sür

listen to the pronunciation of sür
التركية - الإنجليزية
{f} drove

Ambition drove him to murder. - Hırs onu cinayete sürükledi.

Tom thought he could reach the airport on time if he drove a little over the speed limit. - Tom birazcık hız limitinin üzerinde sürerse vaktinde havaalanına yetişebileceğini düşündü.

{f} exile

He was exiled from his country. - O, ülkesinden sürgün edildi.

Santa Ana was living in exile in Cuba. - Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

{f} smeared
{f} tilled
{f} last

The rain lasted five days. - Yağmur beş gün sürdü.

The speech lasted thirty minutes. - Konuşma otuz dakika sürdü.

impel
{f} drive

Do you know how to drive? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

Do you know how to drive a car? - Nasıl araba süreceğini biliyor musun?

{f} lasting

The war lasting for years impoverished the country. - Yıllar süren savaş ülkeyi fakirleştirdi.

driven

Have you ever driven a sports car? - Hiç spor araba sürdün mü?

They had driven wagons. - Vagonları onlar sürmüştü.

deport

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

banish

He was banished to an island for high treason. - O vatana ihanet için bir adaya sürüldü.

Napoleon was banished to Elba in 1814. - Napolyon 1814'te Elba adasına sürgün edildi.

deported

Neither Tom nor Mary has been deported. - Ne Tom ne de Mary sürgün edildi.

expatriate
{f} smear
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) it is too late to do anything about that, so let's think about doing something else
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) too little too late
geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye
(deyim) missed your chance, it's too late to do anything now