They had to promise to obey the laws of Mexico.
- Meksika yasalarına uymak için söz vermek zorunda kaldılar.
It is one thing to promise, and another to perform.
- Söz vermek bir şeydir, ve diğeri yerine getirmektir.
I now give the floor to our Dean - Şimdi sözü Dekanımıza veriyorum.
She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
She promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
He's promising us nothing.
- O bize hiçbir şey için söz vermiyor.
What are you promising me?
- Bana ne söz veriyorsun?