söylenmek

listen to the pronunciation of söylenmek
التركية - الإنجليزية
grumble
grouch
be told
be said
repine
fret and fume
make a noise
murmur
chide
to mutter to oneself, grumble
snarl
to be said; to be pronounced; to grumble, to mutter, to grouse
snarl at
to be rumored, be bruited about
to be said, be spoken, be uttered
grouse
complain
to be said
pronounced
said

It is said that Japanese people are kind to people they know, but rather cold to those they don't. - Japonların tanıdıkları kişilere karşı nazik oldukları fakat tanımadıklarına karşı oldukça soğuk oldukları söylenmektedir.

She is said to have been rich. - Onun zengin olduğu söylenmektedir.

go
mutter
drone
fret
söyle
{f} said

You didn't do a very good job, I said. - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.

What he said is true. - Onun söylediği doğru.

söyle
spit it out !
söyle
told

He told me that his father was dead. - O bana babasının öldüğünü söyledi.

My father told me not to read a book in my bed. - Babam yatakta kitap okumamamı söyledi.

kendi kendine söylenmek
murmur
söyle
told to
söyle
say

Say it in another way. - Onu başka bir şekilde söyle.

I've got nothing to say to him. - Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.

söyle
confide

I told you that in confidence, so why did you tell Jane about it? - Onu sana sır olarak söyledim, öyleyse niçin Jane'e ondan bahsettin?

He hasn't said anything publicly, but in confidence he told me he's getting married. - O bana alenen bir şey söylemedi ama sır olarak o bana evleneceğini söyledi.

söyle
tell

Could you please tell me why you love her? - Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?

Can you please tell me what time the train leaves? - Trenin ne zaman kalkacağını lütfen bana söyleyebilir misin?

söyle
{f} saying

He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning. - O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.

He began by saying that he would not speak very long. - O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.

söyle
dictate
homur homur söylenmek
to mutter angrily to oneself, grumble in low tones
söyle
mouth

Tom told his son not to speak with his mouth full. - Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.

Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him. - Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.

söyle
apprise
söyle
told#to
söyle
spit it out
söyle
toldto
söylenme
complaining
söylenme
being told
söylenme
murmur
söylenme
grouch
söylenme
grumble

She began to grumble and then to weep. - Söylenmeye ve ardından ağlamaya başladı.

söylenme
snarl
söylenme
mutter
التركية - التركية
Söyleme işi yapılmak: "Suçluların ikisini de sağ bırakmayacağı söylenmekteydi."- H. R. Gürpınar. Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak: "Benim kırdığımı anlayınca bana söylenmeye başladı."- M. Ş. Esendal
Çıkışmak, azarlamak, eleştirmek, sızlanmak
Söylemek işi yapılmak
söylenilmek
söylenme
Söylenmek işi
söylenmek
المفضلات