Bogdan said he would be there tomorrow.
- Bogdan, yarın orada olacağını söylemişti.
What he said is true.
- Onun söylediği doğru.
Don't forget what I told you.
- Sana söylediklerimi unutma.
At the age of six he had learned to use the typewriter and told the teacher that he did not need to learn to write by hand.
- Altı yaşında o, daktiloyu kullanmayı öğrendi ve öğretmenine el ile yazmayı öğrenmesine gerek kalmadığını söyledi.
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
I've got nothing to say to him.
- Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
I'm confident that Tom will do what he says he'll do.
- Tom'un yapacağını söylediği şeyi yapacağına eminim.
Tom said I looked confident.
- Tom kendimden emin göründüğümü söyledi.
Please tell me your address.
- Lütfen adresini bana söyle.
Could you please tell me why you love her?
- Onu neden sevdiğini lütfen bana söyler misin?
He sent me a letter saying that he'd arrive at ten tomorrow morning.
- O bana yarın sabah onda varacağını söyleyen bir mektup gönderdi.
He began by saying that he would not speak very long.
- O, çok uzun konuşmayacağını söyleyerek başladı.
Tom opened his mouth to say something, but Mary interrupted him.
- Tom bir şey söylemek için ağzını açtı ama Mary sözünü kesti.
Tom told his son not to speak with his mouth full.
- Tom oğluna ağzı doluyken konuşmamasını söyledi.