Onlar parkta koşuyorlar.
- They are running in the park.
Koşu sağlığınız için iyi.
- Running is good for your health.
Bir çiftlikte çalışmak zordur.
- Running a farm is difficult.
Çalışmaya başlamak istiyorum.
- I want to start running.
O her sabah koşmaya gider.
- He goes running every morning.
Yüzmede koşmaktan daha iyi değilim.
- I'm not good at swimming any more than running.
Tom, akan suyu olmayan bir evde yaşıyor.
- Tom lives in a house without running water.
O, yanaklarından aşağıya doğru akan gözyaşlarıyla mektubu okudu.
- He read the letter with tears running down his cheeks.
Motoru çalışır durumda tutun. Hemen döneceğim.
- Keep the engine running. I'll be right back.
Tom motoru çalışır durumda bıraktı.
- Tom left the motor running.
Şehirde çalışan arabaların sayısı arttı.
- The number of cars running in the city has increased.
Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
- The girl running over there is my sister.
Koşabildiğim kadar hızlı koşarak, arkadaşımla arayı kapatabildim.
- Running as fast as I could, I was able to catch up with my friend.
İstasyona giden bütün yolu koşarak 8 trenini yakalayabildim.
- I managed to catch the 8 o'clock train by running all the way to the station.
Ken o zaman çalışıyordu.
- Ken was running at that time.
Otobüsler 20 dakikalık aralıklarla çalışıyor.
- Buses are running at 20 minute intervals.
Motor çalışırken hissettim.
- I felt the engine running.
Motoru çalışırken bırak.
- Leave the engine running.
New York'ta o kadar çok kirlenme var ki koşucular genellikle maske takarlar.
- There is so much pollution in New York that joggers often wear masks when running.
Tom elektrik ve akarsu olmadan ormanda yaşıyor.
- Tom lives in the woods without electricity and running water.
O koşan çocuğu tanıyorum.
- I know that boy who is running.
Tom evin etrafında koşan çocuklardan dolayı evde dinlenemedi.
- Tom couldn't relax at home with his children running around the house.
My money doesn't run to a holiday on Canary Islands.
Geyik tek başına koşuyordu.
- The deer was running by itself.
Koşu benim tek savunmamdı.
- Running was my only defense.
I don't think my carpentry runs to making a window.
The repairs ran to 1,200 Euros.
His running of the business leaves something to be desired.
Running for their lives was all they could do after the explosion.
running taps.
My income doesn't run to luxuries.