تعريف rowing في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Askeri) kürek çekmek
- {f} kürek çek
O, uzakta kürek çeken bir teknenin görüntüsünü gördü.
- She caught sight of a rowing boat in the distance.
Akıntıya karşı kürek çekiyorduk.
- We were rowing against the current.
- kürek çekme
Tom ve ben bir sandal kiraladık ve kürek çekmeye gittik.
- Tom and I rented a rowboat and went rowing.
Tom genellikle tek başına kürek çekmeye gider.
- Tom usually goes rowing by himself.
- kürek çekerek
- {i} kürek sporu
- row tartış/kürekle götür
- row
- sıra
Tom her zaman ön sırada oturmak ister.
- Tom always wants to sit in the front row.
Tom ve Mary genellikle ön sırada oturmaktan hoşlanırlar.
- Tom and Mary usually like to sit in the front row.
- rowing boat
- kayık
- rowing boat
- sandal
- rowing machine
- kürek makinesi
- rowing boat
- kürekli kano
- rowing machine
- (Bilgisayar) kürekli makine
- row
- {i} kavga
Konserde herkes kavgaya karıştı!
- Everybody row in concert!
Kavgacı ya da sarhoş müşterilere dikkat edin.
- Watch out for rowdy or drunk customers.
- row
- kayıkla taşımak
- row
- ağız kavgası
- row
- {f} kürek çek
Nöbetleşe kürek çekelim.
- Let's take turns rowing the boat.
Akıntıya karşı kürek çekiyorduk.
- We were rowing against the current.
- row
- {i} sıralı evleri olan sokak
- row
- kürek çekmek
Kürek çekmek için göle gittik.
- We went to the lake to row a boat.
- row
- gürültülü kavga
- row
- arbede
- row
- satır
- row
- kürek çekme
Tom genellikle tek başına kürek çekmeye gider.
- Tom usually goes rowing by himself.
Kürek çekmek için göle gittik.
- We went to the lake to row a boat.
- row
- (Bilgisayar) sat
- row
- (Bilgisayar) satırlar
- row
- münakaşa etmek
- row
- hır
- row
- çıngar
- row
- hırgür
- row
- maraza
- row
- (Bilgisayar) sıra satır
- row
- kapışma
- row
- dizi
- row
- gürültü
- Competitive rowing
- (Spor) Kürek yarışı
Competitive rowing is one of the most physically demanding sports.
- row
- satr
- row
- kavga çıkarmak
- row
- Yataç
- row
- {i} sıra evler
- row
- {i} sandal gezisi
- row
- {f} kavgaya karışmak
- row
- {f} sandalla gezdirmek
- row
- {f} gürültülü bir şekilde kavga etmek
- row
- atışma
- row
- {f} kürekle donatmak
- row
- kürekle yürütmek
- row
- {i} patırtı
- row
- {i} şamata
- row
- patırtı/gezinti/sıra
- row
- {i} tartışma
- row
- (Askeri) SIRA: Kriptografide, sembollerin veya sembol gruplarının yatay sırası. Buna "line" da denir
- row
- sıra,v.kürek çek: n.sıra
- row
- row tartış/kürekle götür
- row
- {i} sıra evleri olan sokak
- row
- dizeç
- row
- {i} evlerin hiza çizgisi
- row
- {i} sıra, saf, dizi
- row
- {i} sandal gezintisi
- row
- {f} kıyameti koparmak
- row
- {f} gürültü yapmak
- row
- evlek