Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.
- I threatened to reveal his secret.
Bu çok ilginç deney senin mesleki kişiliğini meydana çıkarmaktadır.
- This very interesting test reveals your professional personality.
Tom zorunda olduğunun daha fazlasını açığa vurmak istemedi.
- Tom didn't want to reveal more than he had to.
Seni sırlarımı açığa vurmaktan vazgeçiremem. Ancak, yapmaman için yalvarıyorum.
- I can't stop you from revealing my secrets. However, I beg you not to.
Sırrını açığa çıkarmak istemiyordu.
- She was reluctant to reveal her secret.
O, kendi kimliğini açığa çıkarmadı.
- He didn't reveal his identity.
Sırrını açığa çıkarmak istemiyordu.
- She was reluctant to reveal her secret.
Bu mektuplar onun dürüst bir kadın olduğunu gösteriyor.
- These letters reveal her to be an honest lady.
The reveal in that movie was great.
The building has a one-story rusticated limestone base and a canopied entrance with a doorman beneath an attractive, rusticated limestone window reveal on the second floor and a very impressive and ornate limestone window reveal on the third floor flanked by female figures.
... You don't need to reveal it. ...
... reveal here are, "When he comes to me, I am ready. ...