Yaşam yolunda dönüş yoktur.
- There is no returning on the road of life.
Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
Tom yakında geri dönecek.
- Tom will be returning soon.
O bu şehre geri dönüyor.
- He is returning to this city.
Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.
- The returning soldiers were commended for their bravery in battle.
Kitabı kütüphaneye iade ettiğimi hatırlıyorum.
- I remember returning the book to the library.
O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
- He left the Mexican capital to return to Texas.
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
- In order to return to our era, what should we do?
Tom gömleği iade etti çünkü çok küçüktü.
- Tom returned the shirt because it was too small.
Bir araba iade etmek istiyorum.
- I'd like to return a car.
Bunu iade etmek istiyorum.
- I'd like to return this.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Gidip geri dönmek için bir dakikan var.
- You've got a minute to go and return.
İşe geri dönmek istiyorum.
- I want to return to work.
Tom kaybettiği köpeğinin getirilmesi için bir ödül önerdi.
- Tom offered a reward for the return of his lost dog.
Bir kişi bir şeyi ödünç alırken bir melek yüzüne sahip olur fakat onu geri getirirken şeytan yüzüne sahip olur.
- A person will have the face of an angel when borrowing something, but the face of the devil when returning it.
Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
- My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
Daha genç günlerimize geri dönüş yoktur.
- There is no returning to our younger days.
Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
- I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
- Dave never returned to school again.
Japonya'ya geri dönüş biletin var mı?
- Do you have a return ticket to Japan?
O, oğlunun geri dönüşü için dua etti.
- She prayed for her son's return.
Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?
- What does Tom get in return for all the work he's done?
Onun yardımı karşılığında ona bir içki ısmarladım.
- I bought him a drink in return for his help.
Semptomlar geri gelmedi.
- The symptoms haven't returned.
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
Tokyo'ya bir gidiş dönüş biletim var.
- I have a return ticket to Tokyo.
Osaka'ya bir gidiş dönüş biletim var.
- I have a return ticket to Osaka.
Dün yeşil bir kanepe aldım, ama kapıdan sığdıramadım, bu yüzden geri iade etmek zorunda kaldım.
- I bought a green couch yesterday, but I couldn't fit it through the door, so I had to return it.
Geri dönenlerin bu sınıfa karışması zordur.
- It's difficult for returnees to blend in with that class.
Geri dönenlerin Japonya'da yaşamaya alışma sorunu var.
- Returnees have trouble getting used to life in Japan.
Hemen gemiye geri dön.
- Return to the ship at once.
Parayı hemen ona iade etmemi istedi.
- He asked me to return the money to him immediately.
Su her şeyin anasıdır; her şey sudan gelir, ve suya döner.
- Water is the principle of all things; all comes from water, and to water all returns.
Tom yıllardır vergi beyannamesi vermemiş.
- Tom hasn't filed a tax return in years.
O çağrılarımı yanıtlamadı.
- She didn't return my calls.
Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
- After a long absence, she returned home.
O, Japonya'ya geri döndü.
- He returned to Japan.
Ne zaman arabayı geri vermek zorundayım?
- When do I have to return the car?
Tom ödünç aldığı kitabı getirmek için geldi.
- Tom came to return a book he'd borrowed.
Ona bir mektup yazdım ve ona eve erken dönmesini rica ettim.
- I wrote him a letter and asked him to return home soon.
Onun dönmesi için sabırsızlanıyordu.
- She was impatient for him to return.
Tom karşılık olarak bir şey istedi.
- Tom wanted something in return.
Keşke iyiliğe karşılık verebilsem.
- I only wish I could return the favor.
Ona biraz borç para verdim, halen geri vermedi.
- I lent him some money, but he hasn't returned it yet.
Bu parayı ona geri vermeyi unutmamam lâzım.
- I've got to remember to return this money to him.
Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.
- After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated.
Ne zaman geri döneceksin?
- When will you return?
O onun aşkını geri çevirmedi.
- He did not return her love.
This function returns the number of files in the directory.
Whan Kyng Marke harde hym sey that worde, he returned his horse and abode by hym.
The player couldn't return the serve because it was so fast.
Hand in your return by the end of the tax year.
If one players plays a trump, the others must return a trump.
Do you want a one-way or return?.
It yielded a return of 5%.
Although the birds fly north for the summer, they return here in winter.
I suppose here is none woll be glad to returne – and as for me,’ seyde Sir Cador, ‘I had lever dye this day that onys to turne my bak.’.
You should return the library book within one month.
I expect the house to be spotless upon my return..
... where these banks are now returning to record profits and, in some cases, passing on record ...
... So you can't really argue doing a bad job of returning ...