Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
Neden bu çatışmayı çözmek gerek?
- Why is it necessary to resolve conflicts?
Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.
- It's time to resolve this question once and for all.
Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.
- They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them.
O, gönüllü olarak çalışmaya karar verdi.
- She resolved to work as a volunteer.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
I’ll have to resolve the equation with the new values.
I resolve to finish this work before I go home.
It took all my resolve to go through with it.