تعريف resolv في الإنجليزية التركية القاموس.
- çözmek
Bu çatışmayı çözmek imkansız.
- It is impossible to resolve the conflict.
Neden bu çatışmayı çözmek gerek?
- Why is it necessary to resolve conflicts?
- resolve
- {f} azmetmek
- resolve
- kesin karar vermek
- resolve
- çözmek
Bu davayı çözmek zor olacak.
- It's gonna be difficult to resolve this case.
Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
- It's a truly difficult problem to resolve.
- resolve
- {f} karar vermek
- resolve
- (Hukuk) çözümlemek
- resolve
- {f} analizini yapmak
- resolve
- karara varmak
- resolved
- karara bağlanmış
- resolve
- kararlılık
- resolve
- çözünmek
- resolve
- ortadan kaldırmak
- resolve
- (Kanun) hükme bağlamak
- resolve
- (Bilgisayar) çözümle
Biz henüz bir şey çözümlemedik.
- We haven't resolved anything yet.
- resolve
- {f} gidermek
- resolve
- kararlaştırmak
- resolve
- ahdetmek
- resolve
- çözüme kavuşturmak
- resolve
- erimek
- resolve
- (Kanun) kesin karar
- resolve
- tasarlamak
- resolved
- kararlaştırılmış
- resolving
- (Bilgisayar) çözümlüyor
- resolve
- niyet
İki tarafın da iyi niyetiyle, sorunumuzun üstesinden gelinebilir.
- With a bit of good will on both sides, our problems should be able to be resolved.
- resolve
- çöz
Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
- The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
Yakında durumu çözebileceğini umuyorum.
- I hope that you are able to resolve the situation soon.
- resolve
- ayrıştırmak
- resolve
- karar
Onunla ilişkimi tamamen bitirmeye kesin karar verdim.
- I resolved to break up with her cleanly.
O, sigara içmeyi bırakmak için karar verdi.
- He made a resolve to stop smoking.
- resolve
- azimlilik
- resolve
- halletmek
- resolve
- oy ile -e karar vermek
- resolve
- parçalarına ayırmak
- resolving
- {f} ayır
- resolving
- {i} ayırma
- Resolve
- çözüme ulaştırmak
- resolved
- {s} kararlı
- resolving
- çözme
Tom'un durumu çözmede sorunu vardı.
- Tom had trouble resolving the situation.
- resolving
- çözerek
- resolve
- {f} -e azmetmek, -e kesin karar vermek: She resolved to give up cigarettes. Sigarayı bırakmaya karar verdi
- resolve
- {i} azim
- resolve
- {f} tahlil etmek
- resolve
- (Tıp) Eritmek
- resolve
- {f} haline getirmek
- resolve
- {i} yasa teklifi
- resolve
- {f} aklına koymak
- resolve
- oy ile kararlaştırmak
- resolve
- {i} önerge
- resolve
- {f} karara bağlamak
- resolve
- karar vermesine sebep olmak
- resolve
- parçalara ayırıp incelemek
- resolve
- {f} dönüşmek
- resolve
- tasarlama
- resolve
- {f} dönüştürmek
- resolve
- {f} çözmek, halletmek; ortadan
- resolve
- açıklamak
- resolve
- {f} ayrışmak
- resolve
- resolve on karara varmak
- resolve
- {f} ayırmak
- resolved
- {s} karar vermiş; kararlaştırılmış
- resolved
- {s} azimli
- resolved
- kararvermiş veya verilmiş
- resolved
- ayrış/çöz/karar ver
- resolving
- {f} ayır: prep.ayırarak
- resolving
- {f} çöz: prep.ç