Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Tom bizim en çetin işçilerimizden biridir.
- Tom is one of our hardest workers.
Tom her zaman iş başında çetin.
- Tom is always hard at work.
Ben yumurtayı katı kaynattım.
- I hard-boiled an egg.
Tom Mary'ye karşı katıydı.
- Tom was hard on Mary.
Yabancı dil öğrenmek zordur.
- It's hard to learn a foreign language.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Tom tekrar yüzmeye gitme fırsatını güçlükle bekleyebiliyordu.
- Tom could hardly wait for the chance to go swimming again.
Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
- Some stars are hardly visible to the naked eye.
O acımasız öğretmenin bugün bize zor bir test vereceğinden oldukça eminim.
- I'm pretty sure that that mean teacher will give us a hard test today.
Kader bana acımasız bir ders verdi.
- Fate taught me a hard lesson.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Dışarıya çıkamam çünkü çok ödevim var.
- I can't go out because I have a lot of homework.
İngilizce çok zor, değil mi?
- English is pretty hard, isn't it?
Seni anlamak gerçekten çok zor.
- Understanding you is really very hard.
Bir çok çözümü düşünüyoruz.
- We are thinking of a lot of solutions.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
O, büyük ailesini geçindirmek için sıkı çalışıyor.
- He works hard to support his large family.
Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
- My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
Dün şiddetli yağmur yağdı.
- It rained hard yesterday.
Dün şiddetli kar yağdı.
- It snowed hard yesterday.
Yaşlı adam duymakta zorlanıyor.
- The old man was hard of hearing.
Hayat bu günlerde zorlaşıyor.
- Life is getting hard these days.
Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
- Tom has hardly any close friends.
Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- Hardly anyone has seen this animal up close.
Tom kulağı ağır işitiyor gibi davranıyordu.
- Tom pretended to be hard of hearing.
Kendini ağırdan satan kızlardan hoşlanmam.
- I don't like girls who play hard to get.
He wants to make gobs of money selling cassettes.