reporter, journalist; person who exchanges letters with another

listen to the pronunciation of reporter, journalist; person who exchanges letters with another
الإنجليزية - التركية

تعريف reporter, journalist; person who exchanges letters with another في الإنجليزية التركية القاموس.

correspondent
{i} muhabir

Bir muhabir olarak yurt dışına gönderildi. - He was sent abroad as a correspondent.

Muhabir Moskova'dan bir rapor gönderdi. - The correspondent filed a report from Moscow.

correspondent
taşra ya da dış ülke muhabiri
correspondent
bir kimseyle sürekli mektuplaşan kişi
correspondent
sorumlu/mektup arkadaş
correspondent
karşılıklı
correspondent
{i} muhabir: Does your paper have a correspondent in Paris? Gazetenizin Paris'te muhabiri var mı?
correspondent
yazışan
correspondent
{s} with -e uygun: It was correspondent with
correspondent
uyan
correspondent
{i} yazışma yapan kimse
correspondent
mektuplaşan
correspondent
correspondent
uygun
correspondent
(Askeri) MUHABİR: Muntazam haber toplayıp halka yayınlamakla meşgul bir gazeteci, basın muhabiri, fotoğrafçı, fıkra yazarı, baş muharrir, yayımlayıcı, film çekici, haber filmi veya dokümanter film alıcıları. Ayrıca bakınız: "accredited correspondent", "combat correspondent" ve "visiting correspondent"
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} correspondent
reporter, journalist; person who exchanges letters with another
المفضلات