Ben virgülü kaldırmayı öneririm.
- I'd suggest removing the comma.
Hata hâlâ orada. Hâlâ onu kaldırma şansı yok mu?
- The error is still there. Is there still no chance of removing it?
O giysilerini çıkarmadan suya atladı.
- He jumped into water without removing his clothes.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Bilgisayara ulaşabilmek için paneli kaldırmak zorunda kaldım.
- I had to remove the panel in order to access the computer.
Bu ambalajı kaldırmak zordur.
- This packaging is hard to remove.
Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- It's going to be impossible to remove this stain.
Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.
- It'll be impossible to remove this stain.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.
- It's going to be difficult to remove this stain.
Doktorlar, kurşunu çıkarmaya korkuyorlardı.
- Doctors were afraid to remove the bullet.
Eski mobilyayı kaldırdık.
- We removed the old furniture.
Önce çapakları kaldırın.
- First, remove the burrs.
Tüm şüpheleri ortadan kaldırmaya çalıştım.
- I tried to remove all doubt.
Sadece herhangi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için, artık ailemle birlikte yaşıyorum.
- Just to remove any doubt, I no longer live with my parents.
Tom silahını kılıfından çıkardı ve onu masaya bıraktı.
- Tom removed his pistol from his shoulder holster and laid it on the table.
Tom silahını kılıfından çıkardı.
- Tom removed his gun from his holster.
Dalağını almak zorunda kaldık.
- We had to remove your spleen.
Onu çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get it removed.
Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.
- I had to get my tattoo removed.
Sessiz kalmak ve bir aptal olarak düşünülmek bütün şüpheyi açıkça konuşmak ve gidermekten daha iyidir.
- Better to remain silent and be thought a fool than to speak out and remove all doubt.
Sabun kiri çıkarmaya yardım eder.
- Soap helps remove the dirt.
Kahve lekesini çıkarmak zordu.
- The coffee stain was difficult to remove.
Ordu, madencileri uzaklaştırmak için asker gönderdi.
- The army sent soldiers to remove the miners.
He removed the marbles from the bag.
Die had she rather in tormenting griefe, / Then any should of falsenesse her reproue, / Or loosenesse, that she lightly did remoue.
And loke that ye ryde streyte unto Sir Lucius and sey I bydde hym in haste to remeve oute of my londys.
Shortly after this, my father removed, and settled in the same county, about ten miles above Greenville.