تعريف release في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} salıvermek
- {f} salmak
- serbest bırakmak
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
- piyasaya sürmek
- satışa çıkarmak
- tahliye
Tom bugün ceza evinden tahliye ediliyor.
- Tom is being released from prison today.
Tom Mary öldürülmeden üç hafta önce hapishaneden tahliye edildi.
- Tom was released from prison three weeks before Mary was murdered.
- {i} bırakma
O köpeği serbest bırakmayın.
- Don't release that dog.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- {i} serbest bırakma
Polis herhangi bir ek ayrıntıyı serbest bırakmadı.
- Police didn't release any additional details.
Rehineleri serbest bırakmayı reddettiler.
- They refused to release the hostages.
- {i} salıverme
- {f} (yeni film, plak v.b.'ni) piyasaya çıkarmak
- {i} kurtuluş
- çıkar/bırak
- {i} davadan vazgeçme
- (Nükleer Bilimler) salıverme,yayılma, çıkış
- {i} yayın izni
- (Tıp) Salınma, açığa çıkam, serbest kalma
- {i} serbest kalma
- {i} muaf tutma
- {i} azat
Hayvanları kafeslerinden azat et.
- Release the animals from the cages.
- {i} muafiyet
- (film) piyasada gösterilme izni
- tek.salıverme düzeneği
- deklanşör
- bildirmek
- kurtarma
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- salma
- yayınlamak
- çözme
- yay
Bu haber neden yayımlandı?
- Why was this news released?
Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.
- The Steve Miller Band released a new album in June of 2010.
- çözmek
- {f} serbest bırak
İran Amerikalı kadının serbest bırakılmasına karşı çıkıyor.
- Iran balks at release of American woman.
O köpeği serbest bırakmayın.
- Don't release that dog.
- gevşetme
- vazgeçmek ya da devretmek
- özgürlüğüne kavuşturma
- kurtulma
- (haber) duyurmak
- koyuvermek
- (filmi) gösterime sokmak
- tahliye kâğıdı
- (kitap/haber/vb.) yayınlama izni
- feragat etmek
- bırakmak
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
- özgür bırak
- {f} ipoteğini çözmek
- terk ve feragat etmek
- azat etmek
- {f} serbest bırakmak, salıvermek; huk. tahliye etmek
- özgür bırak,v.serbest bırak: n.bırakma
- {f} kurtarmak
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- {f} affetmek
- releasementtahliye
- {f} gösterime sokmak
- azat etme
- serbest bırakmak, yayın;bırakmak
- {i} feragat
- {f} gevşetmek
- {f} deklanşöre basmak
- {f} koyvermek
- borcunu affetmek
- sürüm/tahliye
- (Askeri) SALIŞ, SALMAK: Bir uçaktan bomba ve yüklerin bırakılması, atılması
- tahliye etmek
- temize çıkarmak
- {f} duyurmak
- {f} muaf tutmak
- {f} yayın izni vermek
- {i} devir
- özgür bırakmak
- ayırmak
- (İnşaat) bağını çözmek
- release management
- Sürüm yönetimi
- release condition
- (Bilgisayar) salma durumu
- release button
- düğme
- release button
- deklanşör
- release lever
- ayırma kolu
- release on bail
- kefaletle tahliye
- release a prisoner
- bir mahkum serbest
- release agent
- kalıp ayırıcı
- release agents
- ayırıcılar
- release candidate
- Sürüm adayı
- release date
- Piyasaya çıkış tarihi
- release due date
- serbest bırakmak son tarih
- release from custody
- gözaltı süresinin dolması sonucu serbest bırakmak.- He requested bodyguards from poliçe after murder's release from custody
- release from obligation
- yükümlülüğe ilişkin açıklaması
- release from the function
- işlevinden serbest
- release him, gave him his freedom
- Onu serbest bırakmak onun özgürlük verdi
- release line
- ürün hattı
- release notes
- sürüm notları
- release the clutch
- debriyaji işletmek
- Release button
- (Tekstil) Kilit açma düğmesi
- Release spring
- (Tekstil) Yaprak yay
- release altitude
- (Askeri) BIRAKIŞ (ATIŞ) YÜKSEKLİĞİ: Bombaların, roketlerin, füzelerin, tow hedeflerinin bırakılması ya da atılması sırasında, uçağın yerden olan yüksekliği
- release command
- salma komutu (role)
- release current
- salma akimi (role)
- release fire
- (Askeri) ATIŞ SERBEST DURUMU: Normal hava savunma muharebe faaliyeti. Bu durumda, hava savunma topçu birlikleri, ateş açma kurallarına uygun olarak uçaklara ateş ederler
- release fork tip play
- (Otomotiv) ayırma çatalı ucu boşluğu
- release handle
- (Tekstil) ayırma kolu
- release joint
- boşanma eklemi
- release joint
- yük kalkması ile oluşmuş eklem
- release joint
- yük kalkması eklemi
- release mechanism
- (Askeri) BOMBA SALIŞ TERTİBATI, SALIŞ TERTİBATI: Bak. " bomb release mechanism"
- release of back order
- (Askeri) SİPARİŞ BORCUNDAN (BAKİYESİNDEN) İBRA: Bak. "release of due order"
- release of due order
- (Askeri) SİPARİŞ BAKİYESİNDEN İBRA: Bir tesisin, bir ikmal maddesini sağlamak konusundaki sorumunun, istenilen ikmal maddesinin gönderilmesi, isteğin iptali veya başka bir ikmal tesisine havalesi suretiyle kaldırılması. Ayrıca bakınız: "due out"
- release on bail
- kefaletle serbest bırakma
- release one's hold
- salıvermek
- release one's hold
- elinden bırakmak
- release one's hold
- bırakmak
- release point
- (Askeri) KOLDAN AYRILMA NOKTASI: Bir yürüyüş kolunu oluşturan tüm unsurların, kendi komutanlarının yetkisi altına girerek, kendi hedeflerine devam ettikleri, izlenen yol veya rota üzerinde açıkça belirtilmiş bir nokta. Buna (point of release) de denir
- release point
- (Askeri) (RP) Emre iade noktası
- release s.o. on bail
- birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek
- release state
- salma durumu (role)
- release time
- salma suresi (role)
- release unit; rescue unit
- (Askeri) dağıtım birliği; kurtarma birliği
- remote release
- (Otomotiv) uzaktan kumandalı açma
- re-release
- yeniden yayımlama
- recent release
- Son sürüm
- reconstitution priority; release point (road); retained personel
- (Askeri) yeniden teşkilatlanma önceliği; açılma noktası; alıkonmuş personel
- batch release
- (Tıp) serinin serbest bırakılması
- compression release
- (Otomotiv) dekompresyon
- controlled release
- (Tıp) kontrollü salım
- delayed release
- (Tıp) geciktirilmiş salım
- drug release
- (Tıp) ilaç salımı
- extended release
- (Tıp) uzatılmış salım
- interim release
- önsürüm
- interim release
- (Bilgisayar) önsürüm yazılım
- margin release
- (Bilgisayar) kenar boşluklarını bırak
- marginal release
- (Ticaret) ara verme
- medical release
- (Kanun) sağlık raporu
- modified release
- (Tıp) değiştirilmiş salım
- prolonged release
- (Tıp) uzatılmış salım
- released
- (Askeri) müsaade edilmiş
- released
- taburcu olmak
- released
- serbest bırakılmış
Rehineler yarın serbest bırakılmış olacak.
- The hostages will be released tomorrow.
- released
- açığa çıkan
- released
- çıkmak
- releases
- (Bilgisayar) serbest bırakılan
- shutter release
- (Fotoğrafçılık) deklanşör
- tension release cam
- (Tekstil) tansiyon açma mili
- cable release
- deklanşör kablosu
- clutch release bearing
- debriyaj ayırma yatağı
- clutch release lever
- debriyaj ayırma mafsalı
- clutch release plate
- debriyaj ayırma plakası
- clutch release shaft
- debriyaj ayırma mili
- clutch release sleeve
- debriyaj ayırma bileziği
- compression release mechanism
- dekompresyon mekanizması
- on general release
- (film) gösterimde
- paper release
- kağıdı bırakma
- press release
- basın bildirisi
- released
- {f} serbest bırak
Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.
- They released the prisoner.
Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- released
- (Bilgisayar) bırakıldı
Tom hastaneden serbest bırakıldı, ama ateşli silah yarası hâlâ iyileşiyordu.
- Tom had been released from the hospital, but he was still recovering from the gunshot wound.
Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- releasing
- {f} bırak
Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.
- We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license.
Tutukluları serbest bırakıyorum.
- I'm releasing the prisoners.
- releasing
- {i} serbest bırakan
- Releases
- açıklamaları
- blanket order release
- battaniye sipariş açıklaması
- bomb-release assembly
- bomba-release montaj
- clutch release fork
- debriyaj çatalı, kavrama çatalı
- day release
- gün serbest
- development release
- geliştirme sürümü
- emotional release
- Duygu patlaması
- heat release
- işi yayımı
- lens release
- Lens serbest
- liberate, free, release, unshackle
- Özgür, serbest bırakmak, serbest bırakmak kurtarmak
- marginal release
- boşluk bırakma, ara verme
- news release
- haber bülteni
- paper release
- kâğıdı bırakma
- parachute without release cord
- serbest düşme paraşütü
- petition for release
- serbest bırakılması için dilekçe
- public release
- Halka sunma, halkın alımına sunma
- quick release
- tütüsünü
- quick release latch
- Hızlı açılan mandal
- released
- MÜSAADE EDİLMİŞ: Hava savunmada, görevlerinden ve hazır olma durumundan çıkarılmış silah ve personel, serbest bırakılınca, kendilerine hazırlık durumuna tekrar geçecekleri bir zaman verilir
- self release
- kendini serbest
- sustained-release
- sürekli salınım
- to release album
- albüm çıkarmak
- to the release
- serbestlemek
- hood release cable
- (Otomotiv) kaput kilidi açma teli
- materiel release order
- (Askeri) MALZEME GÖNDERİM SİPARİŞİ: Sorumlu bir ikmal sistemi idarecisi tarafından (genellikle bir envanter kontrol noktası veya saymanlık depo/stok noktası) kontrole tabi olmayan (genellikle bir depolama bölgesi veya malzeme bırakma noktası) aynı ikmal maddesi dağıtım kompleksinde malzemenin gönderilmesi ve nakliyesi için neşredilen bir sipariş
- released
- arınmış
- releaser
- (Askeri) YAYIMLAYAN SUBAY: Bak. "releasing officer"