تعريف release في الإنجليزية التركية القاموس.
- {f} salıvermek
- {f} salmak
- serbest bırakmak
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
- piyasaya sürmek
- satışa çıkarmak
- tahliye
Tom üç ay önce hapishaneden tahliye edildi.
- Tom was released from prison three months ago.
Fadıl şartlı tahliye ile erkenden serbest kaldı.
- Fadil got early release on parole.
- {i} bırakma
O köpeği serbest bırakmayın.
- Don't release that dog.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- {i} serbest bırakma
Polis herhangi bir ek ayrıntıyı serbest bırakmadı.
- Police didn't release any additional details.
O tutukluyu serbest bırakmayın.
- Don't release that prisoner.
- {i} salıverme
- {f} (yeni film, plak v.b.'ni) piyasaya çıkarmak
- {i} kurtuluş
- çıkar/bırak
- {i} davadan vazgeçme
- (Nükleer Bilimler) salıverme,yayılma, çıkış
- {i} yayın izni
- (Tıp) Salınma, açığa çıkam, serbest kalma
- {i} serbest kalma
- {i} muaf tutma
- {i} azat
Hayvanları kafeslerinden azat et.
- Release the animals from the cages.
- {i} muafiyet
- (film) piyasada gösterilme izni
- tek.salıverme düzeneği
- deklanşör
- bildirmek
- kurtarma
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- salma
- yayınlamak
- çözme
- yay
Steve Miller Band, 2010'un Haziranında yeni bir albüm yayınladı.
- The Steve Miller Band released a new album in June of 2010.
Dan Brown 1998 yılında Dijital Kaleyi yayınlandı. O, beş yıl sonra başka bir best seller Da Vinci Şifresini tamamlandı.
- In 1998, Dan Brown released Digital Fortress. Five years later he completed another best seller, The Da Vinci Code.
- çözmek
- {f} serbest bırak
Onlar mahkûmu serbest bıraktılar.
- They released the prisoner.
Teröristler rehineleri serbest bıraktı.
- The terrorists released the hostages.
- gevşetme
- vazgeçmek ya da devretmek
- özgürlüğüne kavuşturma
- kurtulma
- (haber) duyurmak
- koyuvermek
- (filmi) gösterime sokmak
- tahliye kâğıdı
- (kitap/haber/vb.) yayınlama izni
- feragat etmek
- bırakmak
Ne yazık ki Tom'u serbest bırakmak zorunda kalacaksın.
- I'm afraid you're going to have to release Tom.
Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
- The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- özgür bırak
- {f} ipoteğini çözmek
- terk ve feragat etmek
- azat etmek
- {f} serbest bırakmak, salıvermek; huk. tahliye etmek
- özgür bırak,v.serbest bırak: n.bırakma
- {f} kurtarmak
Onun ayağını tuzaktan kurtarmak imkansız.
- It's impossible to release his foot from the trap.
- {f} affetmek
- releasementtahliye
- {f} gösterime sokmak
- azat etme
- serbest bırakmak, yayın;bırakmak
- {i} feragat
- {f} gevşetmek
- {f} deklanşöre basmak
- {f} koyvermek
- borcunu affetmek
- sürüm/tahliye
- (Askeri) SALIŞ, SALMAK: Bir uçaktan bomba ve yüklerin bırakılması, atılması
- tahliye etmek
- temize çıkarmak
- {f} duyurmak
- {f} muaf tutmak
- {f} yayın izni vermek
- {i} devir
- özgür bırakmak
- ayırmak
- (İnşaat) bağını çözmek
- release management
- Sürüm yönetimi
- release condition
- (Bilgisayar) salma durumu
- release button
- düğme
- release button
- deklanşör
- release lever
- ayırma kolu
- release on bail
- kefaletle tahliye
- release a prisoner
- bir mahkum serbest
- release agent
- kalıp ayırıcı
- release agents
- ayırıcılar
- release candidate
- Sürüm adayı
- release date
- Piyasaya çıkış tarihi
- release due date
- serbest bırakmak son tarih
- release from custody
- gözaltı süresinin dolması sonucu serbest bırakmak.- He requested bodyguards from poliçe after murder's release from custody
- release from obligation
- yükümlülüğe ilişkin açıklaması
- release from the function
- işlevinden serbest
- release him, gave him his freedom
- Onu serbest bırakmak onun özgürlük verdi
- release line
- ürün hattı
- release notes
- sürüm notları
- release the clutch
- debriyaji işletmek
- Release button
- (Tekstil) Kilit açma düğmesi
- Release spring
- (Tekstil) Yaprak yay
- release altitude
- (Askeri) BIRAKIŞ (ATIŞ) YÜKSEKLİĞİ: Bombaların, roketlerin, füzelerin, tow hedeflerinin bırakılması ya da atılması sırasında, uçağın yerden olan yüksekliği
- release command
- salma komutu (role)
- release current
- salma akimi (role)
- release fire
- (Askeri) ATIŞ SERBEST DURUMU: Normal hava savunma muharebe faaliyeti. Bu durumda, hava savunma topçu birlikleri, ateş açma kurallarına uygun olarak uçaklara ateş ederler
- release fork tip play
- (Otomotiv) ayırma çatalı ucu boşluğu
- release handle
- (Tekstil) ayırma kolu
- release joint
- boşanma eklemi
- release joint
- yük kalkması ile oluşmuş eklem
- release joint
- yük kalkması eklemi
- release mechanism
- (Askeri) BOMBA SALIŞ TERTİBATI, SALIŞ TERTİBATI: Bak. " bomb release mechanism"
- release of back order
- (Askeri) SİPARİŞ BORCUNDAN (BAKİYESİNDEN) İBRA: Bak. "release of due order"
- release of due order
- (Askeri) SİPARİŞ BAKİYESİNDEN İBRA: Bir tesisin, bir ikmal maddesini sağlamak konusundaki sorumunun, istenilen ikmal maddesinin gönderilmesi, isteğin iptali veya başka bir ikmal tesisine havalesi suretiyle kaldırılması. Ayrıca bakınız: "due out"
- release on bail
- kefaletle serbest bırakma
- release one's hold
- salıvermek
- release one's hold
- elinden bırakmak
- release one's hold
- bırakmak
- release point
- (Askeri) KOLDAN AYRILMA NOKTASI: Bir yürüyüş kolunu oluşturan tüm unsurların, kendi komutanlarının yetkisi altına girerek, kendi hedeflerine devam ettikleri, izlenen yol veya rota üzerinde açıkça belirtilmiş bir nokta. Buna (point of release) de denir
- release point
- (Askeri) (RP) Emre iade noktası
- release s.o. on bail
- birini kefaletle/kefaleten tahliye etmek
- release state
- salma durumu (role)
- release time
- salma suresi (role)
- release unit; rescue unit
- (Askeri) dağıtım birliği; kurtarma birliği
- remote release
- (Otomotiv) uzaktan kumandalı açma
- re-release
- yeniden yayımlama
- recent release
- Son sürüm
- reconstitution priority; release point (road); retained personel
- (Askeri) yeniden teşkilatlanma önceliği; açılma noktası; alıkonmuş personel
- batch release
- (Tıp) serinin serbest bırakılması
- compression release
- (Otomotiv) dekompresyon
- controlled release
- (Tıp) kontrollü salım
- delayed release
- (Tıp) geciktirilmiş salım
- drug release
- (Tıp) ilaç salımı
- extended release
- (Tıp) uzatılmış salım
- interim release
- önsürüm
- interim release
- (Bilgisayar) önsürüm yazılım
- margin release
- (Bilgisayar) kenar boşluklarını bırak
- marginal release
- (Ticaret) ara verme
- medical release
- (Kanun) sağlık raporu
- modified release
- (Tıp) değiştirilmiş salım
- prolonged release
- (Tıp) uzatılmış salım
- released
- (Askeri) müsaade edilmiş
- released
- taburcu olmak
- released
- serbest bırakılmış
Rehineler yarın serbest bırakılmış olacak.
- The hostages will be released tomorrow.
- released
- açığa çıkan
- released
- çıkmak
- releases
- (Bilgisayar) serbest bırakılan
- shutter release
- (Fotoğrafçılık) deklanşör
- tension release cam
- (Tekstil) tansiyon açma mili
- cable release
- deklanşör kablosu
- clutch release bearing
- debriyaj ayırma yatağı
- clutch release lever
- debriyaj ayırma mafsalı
- clutch release plate
- debriyaj ayırma plakası
- clutch release shaft
- debriyaj ayırma mili
- clutch release sleeve
- debriyaj ayırma bileziği
- compression release mechanism
- dekompresyon mekanizması
- on general release
- (film) gösterimde
- paper release
- kağıdı bırakma
- press release
- basın bildirisi
- released
- {f} serbest bırak
Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
Tutuklu erkenden serbest bırakılmasını istedi.
- The prisoner asked to be released early.
- released
- (Bilgisayar) bırakıldı
Tom geçen ay cezaevinden serbest bırakıldı.
- Tom was released from prison last month.
Mary yıllarca Tom'un hapisaneden çıkmasını bekledi ve sonunda o serbest bırakıldığında çok mutlu oldu.
- Mary waited years for Tom to get out of prison and was very happy when he finally got released.
- releasing
- {f} bırak
Topladığımız tüm cümleleri Creative Commons Attribution lisansı altında serbest bırakıyoruz.
- We're releasing all the sentences we collect under the Creative Commons Attribution license.
Tutukluları serbest bırakıyorum.
- I'm releasing the prisoners.
- releasing
- {i} serbest bırakan
- Releases
- açıklamaları
- blanket order release
- battaniye sipariş açıklaması
- bomb-release assembly
- bomba-release montaj
- clutch release fork
- debriyaj çatalı, kavrama çatalı
- day release
- gün serbest
- development release
- geliştirme sürümü
- emotional release
- Duygu patlaması
- heat release
- işi yayımı
- lens release
- Lens serbest
- liberate, free, release, unshackle
- Özgür, serbest bırakmak, serbest bırakmak kurtarmak
- marginal release
- boşluk bırakma, ara verme
- news release
- haber bülteni
- paper release
- kâğıdı bırakma
- parachute without release cord
- serbest düşme paraşütü
- petition for release
- serbest bırakılması için dilekçe
- public release
- Halka sunma, halkın alımına sunma
- quick release
- tütüsünü
- quick release latch
- Hızlı açılan mandal
- released
- MÜSAADE EDİLMİŞ: Hava savunmada, görevlerinden ve hazır olma durumundan çıkarılmış silah ve personel, serbest bırakılınca, kendilerine hazırlık durumuna tekrar geçecekleri bir zaman verilir
- self release
- kendini serbest
- sustained-release
- sürekli salınım
- to release album
- albüm çıkarmak
- to the release
- serbestlemek
- hood release cable
- (Otomotiv) kaput kilidi açma teli
- materiel release order
- (Askeri) MALZEME GÖNDERİM SİPARİŞİ: Sorumlu bir ikmal sistemi idarecisi tarafından (genellikle bir envanter kontrol noktası veya saymanlık depo/stok noktası) kontrole tabi olmayan (genellikle bir depolama bölgesi veya malzeme bırakma noktası) aynı ikmal maddesi dağıtım kompleksinde malzemenin gönderilmesi ve nakliyesi için neşredilen bir sipariş
- released
- arınmış
- releaser
- (Askeri) YAYIMLAYAN SUBAY: Bak. "releasing officer"