O, nadiren, kırk yılda bir, karanlık çöktükten sonra dışarı çıkar.
- She seldom, if ever, goes out after dark.
Saldırılmadığı sürece bir köpek nadiren ısırır.
- A dog seldom bites unless it is attacked.
Ben artık onu arada bir yapıyorum.
- I seldom do that anymore.
Nadiren, kırk yılda bir, bir kitap okur.
- He seldom, if ever, reads a book.
Nadiren, kırk yılda bir, kendi başına sinemaya gider.
- She seldom, if ever, goes to movies by herself.
O çok dikkatlidir bu nedenle seyrek hata yapar.
- She is very careful, so she seldom makes mistakes.
Tom seyrek şarkı söyler ama sanırım bu gece söyleyecek.
- Tom seldom sings, but I think he will tonight.