I often listen to soothing music in order to relax.
- Rahatlamak için sık sık rahatlatıcı müzik dinlerim.
I'd like to invite you to my favourite café. It’s a nice, relaxing place with a good vibe.
- Seni en sevdiğim kafeye davet etmek istiyorum. O, rahatlatıcı bir ortamı olan güzel bir yer.
Orange blossoms have a relaxing effect and a delightful scent.
- Portakal çiçekleri rahatlatıcı bir etki ve hoş bir kokuya sahiptir.
I don't find that comforting.
- Onu rahatlatıcı bulmuyorum.
Tom doesn't need comforting.
- Tom'un rahatlatıcıya ihtiyacı yok.