Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
- The students wanted us to help push the car.
Açmak için o kapıyı itmek zorundasın.
- You have to push that door to open it.
Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
- You don't want to push yourself too hard.
Şansınızı zorlamayın.
- Don't push your luck.
Düğmeye basmak üzereyim.
- I'm about to push the button.
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Kendini çok zorlamak istemiyorsun.
- You don't want to push yourself too hard.
Şansımı zorlamak istemedim.
- I didn't want to push my luck.
Kelimeleri cümlenin başına doğru geri itme sayesinde, sonda sadece onlardan ikisi kaldı: Mary, Tom.
- By dint of pushing the words back to the beginning of the sentence, there only remained the two of them at the end: Mary, Tom.
Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.
- The students wanted us to help push the car.
Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?
- My car is stuck in the mud. Could you help me push it out?
Tom arabayı itmemize yardımcı oldu.
- Tom helped us push the car.
Engellere rağmen ilerlemeye devam ettik.
- We pushed ahead despite the obstacles.
I need you to push now. (Doğum esnasında doktorların söylediği bir lafdır.).
Modern yöntemler endüstriyi ilerletti.
- Modern methods have pushed industry forward.
Kalabalığı yararak ilerledik.
- We had to push our way through the crowd.
Şansınızı zorlamayın.
- Don't push your luck.
Şansımı zorlamak istemedim.
- I didn't want to push my luck.
In his anger he pushed me against the wall and threatened me.
During childbirth, there are times when the obstetrician advises the woman not to push.
Give the door a hard push if it sticks.
You need to push quite hard to get this door open.