Onlar yasayla bisiklet kaskı giymek zorunda kalma ihtimali ile karşı karşıyalar.
- They now face the prospect of having to wear a cycling helmet by law.
Çok iç karartıcı bir ihtimal.
- It's a depressing prospect.
Bu korkutucu bir beklenti.
- That's a frightening prospect.
Japonya'nın gelecek için beklentileri kasvetli görünüyor.
- The prospects for Japan's future look dismal.
Mali görünümler mükemmel.
- The financial prospects are excellent.
Bu kapının ardında seni hangi parlak umutlar bekliyor? Hiç!
- What wonderful prospect is waiting for you on the other side of the door? None!
Umutlar çok parlak değil.
- The prospects aren't very bright.
Otelin güzel bir manzarası var.
- The hotel has a good prospect.
... of rigor than we’ve had before. And it points to prospects for intervention, for ...
... with their promotion prospects, the openness ...