profound, having great meaning or import, but possibly obscure or not obvious

listen to the pronunciation of profound, having great meaning or import, but possibly obscure or not obvious
الإنجليزية - التركية

تعريف profound, having great meaning or import, but possibly obscure or not obvious في الإنجليزية التركية القاموس.

deep
derin derin

Sadece bizim aramıza, o çok derin derin düşünmez. - Just between us, he doesn't think very deeply.

Tom Mary'nin gözlerine derin derin baktı. - Tom gazed deeply into Mary's eyes.

deep
deniz

Derin deniz fobisine sahip misin? - Do you have deep sea phobia?

Denizin bu bölümü derin ve tehlikeli. - This part of the sea is deep and dangerous.

deep
kalın
deep
karmaşık
deep
anlaşılmaz

Onun romanları benim için çok anlaşılmazdır. - His novels are too deep for me.

deep
{f} derince
deep
yoğun

Yaşamlarımızı büyük sevgiden ve derin kederden daha yoğun bir şekilde yaşamayız. - We never experience our lives more intensely than in great love and deep sorrow.

deep
(duygu) derin
deep
(the ile) deniz
deep
derine inen
deep
alçak
deep
{s} keskin
deep
tok yürekten
deep
{s} tok (ses)
deep
gizli ve geniş planlar
deep
{s} pes

Tom'un pes bir sesi var. - Tom has a deep voice.

deep
{s} yürekten

Tom onun gözlerinin içine yürekten baktı. - Tom stared deep into her eyes.

Onlar ona yürekten hayrandır. - They admire her deeply.

deep
{s} ağır
deep
{s} şiddetli, ağır
deep
ciddi/boğuk/koyu/derin
الإنجليزية - الإنجليزية
deep
profound, having great meaning or import, but possibly obscure or not obvious

    الواصلة

    profound, ha·ving great mean·ing or import, but pos·si·bly ob·scure or not ob·vi·ous

    النطق

المفضلات