Sıtma, önlenebilir bir hastalıktır.
- Malaria is a preventable disease.
Obezite, önlenebilir ölümün sigaradan sonraki önde gelen nedenidir.
- Obesity is the leading cause of preventable death after smoking.
Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
- We have to take steps to prevent air pollution.
Tom kazayı önlemek için bir şey yapmış olamazdı.
- Tom couldn't have done anything to prevent the accident.
Onun olmasını engellemek için yapabileceğin bir şey yok.
- There's nothing you could've done to prevent that from happening.
Tom'un onu yapmasını engellemek için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
- I'm going to try my best to prevent Tom from doing that.
Tom Mary'nin kapıyı açmasını engellemeye çalıştı.
- Tom tried to prevent Mary from opening the door.
Tom Mary'nin polise gitmesini engellemeye çalıştı.
- Tom tried to prevent Mary from going to the police.
Hastalık partiye katılmamı engelledi.
- Illness prevented me from attending the party.
Şiddetli yağmur balık tutmaya gitmemizi engelledi.
- The heavy rain prevented us from going fishing.
Hava kirliliğini önlemek için tedbirler almalıyız.
- We have to take steps to prevent air pollution.
Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.
- We must take measures to prevent traffic accidents.
With that he put his spurres vnto his steed, / With speare in rest, and toward him did fare, / Like shaft out of a bow preuenting speed.
I brushed my teeth to prevent them from going yellow.