Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti. - The salesperson persuaded her to buy the dress.
Satış elemanı elbiseyi alması için onu ikna etti.
The salesperson persuaded her to buy the dress.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim. - I persuaded him to consult a doctor.
Ben, bir doktorla görüşmesi için onu ikna ettim.
I persuaded him to consult a doctor.