Kütüphanenin önünde büyüyen bir sürü ağaç var.
- There are many trees growing in front of the library.
Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
- There's growing anger over the government's decision.
Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
- My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
Ambargoya muhalefet büyüyordu.
- Opposition to the embargo was growing.
İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- Trade between the two countries has been steadily growing.
Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın.
- You should try growing your own food.
Babamın hobisi gül yetiştirmektir.
- My father's hobby is growing roses.
Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir.
- Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.
Büyüme hızı katlanarak büyüyor.
- The rate of growth is growing exponentially.
Tom Boston'da büyüme hakkında konuştu.
- Tom talked about growing up in Boston.
Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var.
- They have a growing population; therefore they need more and more food.