Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

present participle of bleed

listen to the pronunciation of present participle of bleed
الإنجليزية - التركية

تعريف present participle of bleed في الإنجليزية التركية القاموس.

bleeding
kanama

Kanamayı durdurmak için bir şey yapılmalı - Something has to be done to stop the bleeding.

Kanamayı durdurmak için yara üstüne baskı uygula. - Put pressure on the wound to stop the bleeding.

bleeding
{s} allah'ın cezası
bleeding
(Dilbilim) aksatıcı
bleeding
suverme
bleeding
kanayarak
bleeding
letans
bleeding
(Otomotiv) kapalı bir sistemden hava
bleeding
{f} kana

Bir kaza oldu. Bir adam yaralandı. Aşırı kanaması var. - There's been an accident. A man is hurt. He's bleeding badly.

Bir doktor derhal onun sol kolunu kesip çıkardı ve ağır kanamayı durdurdu. - A doctor quickly cut off his left arm and stopped the heavy bleeding.

bleeding
kanatma
bleeding
(Havacılık) yayılma
bleeding
kanama,n.kanama: v.kana: prep.kanayarak
bleeding
(konuşma dili) kör olası, Allahın belası
bleeding
{i} havasını alma
bleeding
{i} regl
bleeding
kanlı
bleeding
{s} İng., k.dili. kör olası
bleeding
{s} lanet
bleeding
{s} kanayan

Tom yerde yatan, kurşun yaraları kanayan iki adam gördü. - Tom saw two men lying on the floor, bleeding from gunshot wounds.

الإنجليزية - الإنجليزية
bleeding