politikacı

listen to the pronunciation of politikacı
التركية - الإنجليزية
{i} politician

That politician is full of ambition. - Bu politikacı hırs dolu.

That politician is well versed in internal and external conditions. - O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.

politic (person), (someone) who acts expediently
(someone) who behaves like a politician
(Argo) polly
politico
politika
(Hukuk) policy

He had decided on a new policy. - O, yeni bir politika izlemeye karar verdi.

Adopting the new policy was the best thing this company ever did. - Yeni politikayı benimsemek, bu şirketin şimdiye kadar yaptığı en iyi şeydi.

politika
politics

We would often sit up all night discussing politics. - Biz çoğunlukla politika tartışarak bütün gece otururduk.

I am trying to understand the politics of my country. - Ülkemin politikasını anlamayı deniyorum.

partiyle uyumsuz politikacı
maverick
politika
political line, political conduct, political policy
politika
behavior resembling that of a crafty politician, politicness, expediency
politika
polity
bağımsız politikacı
freelance
başarısızlığa uğrayan politikacı
also-ran
deneyimli politikacı
statesman
güvenilir bir politikacı
a safe politician
ihtilâlde şiddeti başlatan politikacı
Jacobin
kurnaz politikacı
wheeler dealer
kurt politikacı
warhorse
maceraperest politikacı
carpet bagger
politika
politics; policy
politika
expedient
sertlik yanlısı politikacı
hawk
seçim gezisine çıkan politikacı
barnstormer
çıkarcı politikacı
trimmer
çıkarcı politikacı
politician
çıkarcı politikacı
politico
ılımlı politikacı
dove
التركية - التركية
Karşısındakinin duygularını okşayarak çıkar sağlayan (kimse), siyasetçi
Politika ile uğraşan kimse, siyasetçi: "Meşrutiyetten sonra en meşhur politikacılar bunlardan yetişmiştir."- Ö. Seyfettin
Politika ile uğraşan kimse, siyasetçi
siyasetçi
POLİTİKA
(Hukuk) Siyaset; devlet işlerini yürütme ve yönetme; bir amaca varmak için izlenen yöntem
POLİTİKA
(Osmanlı Dönemi) İtl. Memleket işlerini idare için tutulan ölçülü yol. Siyaset
politika
Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset, siyasa: "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı maliye politikasının sosyal amacıdır."- Anayasa
politika
Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatı, siyaset, siyasa
politika
Yöntem: "Bir mirasyedi politikasıyla, birikmiş altını, el sürülmedik kaynaklarını har vurup harman savurdular."- N. Cumalı
politika
Bir hedefe varmak için karşısındakilerin duygularını okşamak, zayıf noktalarından veya aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanmak gibi yollarla işini yürütme: "Bana karşı kullandığı tehdit ve şantaj politikası güverte halkınca malumdu."- Y. K. Karaosmanoğlu
politika
Yöntem
politikacı
المفضلات