politik

listen to the pronunciation of politik
التركية - الإنجليزية
political

This political problem gave rise to hot discussions. - Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.

He had lost all political power. - O bütün politik gücünü kaybetti.

politic

He has many enemies in the political world. - Politik dünyada pek çok düşmanı var.

The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily. - Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.

political siyasi, siyasal
politicizing
politik baskı
(Politika, Siyaset) political pressure
politik bilimler
policy sciences
politik gelişmeler
(Politika, Siyaset) political developments
politik alan
(Politika, Siyaset) political sphere
politik amaçla dinamitleme
dynamiting
politik anlaşmalar
(Hukuk) political agreements
politik ayrımcılık
(Politika, Siyaset) political discrimination
politik açıdan tarafsız
fencesitter
politik belirsizlik
political uncertainty
politik danışman
policy adviser
politik destek
politicial support
politik değişim
(Politika, Siyaset) political alternation
politik duruş
(Politika, Siyaset) political stance
politik duruş
(Politika, Siyaset) political standing
politik engel
(Kanun) political obstacle
politik etki
political impact
politik fayda
(Hukuk) political benefit
politik görüş
politics

Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality. - Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.

politik görüşünde sapma olan kimse
deviationist
politik haklarını vermek
enfranchise
politik harp
(Askeri) political warfare
politik huzursuzluk
distemper
politik kampanya
(Politika, Siyaset) political campaign
politik konuşma yapmak
pulpiteer
politik kötümserlik
political pessimism
politik lider
fugleman
politik lider
(Politika, Siyaset) political leader
politik maliyet
(Hukuk) political cost
politik muhalefet
(Politika, Siyaset) political dissident
politik niteliğini yok etmek
(Politika, Siyaset) depoliticise
politik olarak
plugugly
politik olarak
politically

Tom constantly tries to be politically correct. - Tom sürekli politik olarak doğru olmaya çalışıyor.

Tom was politically conservative. - Tom politik olarak muhafazakârdı.

politik olmayan
impolitic
politik olmayan
unpolitical
politik olmayan
nonpolitical
politik olmayan
unpolitic
politik olmayan bir şekilde
impoliticly
politik olmayan bir şekilde
impolitically
politik oyunlar
politics
politik risk
(Kanun,Ticaret) political risk
politik rizikolar
(Sigorta) political risks
politik sol
(Politika, Siyaset) political left
politik talimat
(Politika, Siyaset) policy prescription
politik toplum
(Politika, Siyaset) political society
politik-askeri
(Askeri) polmil
politik-askeri (rapor)
(Askeri) polmil (report)
politik-askeri çerçeve
(Askeri) political military framework
ekonomi-politik
(Ticaret) political economy
politik sistem
political system
dış ülkede politik dokunulmazlık
extraterritoriality
eko-politik
ecopolitics
ekonomi politik
political economy
kısmen politik
semipolitical
ılımlı politik görüş
center
ılımlı politik görüş
centre [Brit.]
التركية - التركية
Politika ile ilgili, siyasi, siyasal
Politika ile ilgili, siyasi, siyasal: "Politik partilerin tekelci görüşlerinin etkisinden daha kolay sıyrılıyor."- H. Taner
(Osmanlı Dönemi) SİYASÎ
siyasi
ekonomi politik
İnsan toplumlarında maddî refahın dağıtımını ve insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin gelişimini konu alan bilim dalı
politik
المفضلات