O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
- He always values his wife's opinions.
O sağlığa zenginliğin üzerinde değer verir.
- She values health above wealth.
Tom ve ben aynı değerleri paylaşmayız.
- Tom and I don't share the same values.
Aynı değerleri paylaşmıyoruz.
- We don't share the same values.
Bu belirsiz zamanlarda yaşamada, esnek olmak ve geleneksel değerlere esir olmamak gerekmektedir.
- In living through these uncertain times, it is necessary to be flexible and not be a captive to traditional values.
Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
- Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'