Bu planları erteleyeceğiz.
- We'll put these plans on ice.
Sen planlarını benimkine uydurmalısın.
- You must accommodate your plans to mine.
Devrim konseyi strateji planlamak için toplandı.
- The revolutionary council met to plan strategy.
Evlilik teklif etmeden önce düğün planlamak arabayı atın önüne koymaktır.
- Planning the wedding before proposing is putting the cart before the horse.
Başarılı olmak için iyi bir plan yapmak zorundasın.
- To be successful, you have to establish a good plan.
Ben çok fazla plan yapmaktan hoşlanmam.
- I don't like to plan too much.
Yeni plan hakkında seninle aynı düşüncede değilim.
- I can't agree with you with regard to the new plan.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Tüm Amerikan işçilerinin yaklaşık yarısının iş yeri emeklilik tasarruf planına girişleri yok.
- About half of all American workers do not have access to workplace retirement savings plan.
Planı nasıl tasarladı?
- How did he work out the plan?
Sen planlarını benimkine uydurmalısın.
- You must accommodate your plans to mine.
Bu planları erteleyeceğiz.
- We'll put these plans on ice.
Biz onun yeni bir yol yapma planına karşı çıktık.
- We opposed his plan to build a new road.
New York'a bir yolculuk planlıyoruz.
- We are planning a trip to New York.
Tom için bir parti tertip ettim.
- I planned a party for Tom.
Tom'un o proje üzerinde çok fazla zaman harcamayı planladığından şüpheliyim.
- I doubt that Tom planned to spend so much time on that project.
Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
- School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
Başka bir tasarın var mı?
- Have you got another plan?
They jointly planned the project in phases, with good detail for the first month.
He didn't really have a plan; he had a goal and a habit of control.
The architect planned the building for the client.
He planned to go, but work intervened.
Seen in plan, the building had numerous passageways not apparent to visitors.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
I think you should stick to your training schedule.
- Sanırım eğitim planına bağlı kalmalısın.
Dan devised an escape scheme with one of his cellmates.
- Dan onun hücre arkadaşlarından biriyle bir kaçış planı kurdu.
I knew I should never have gotten involved with your harebrained scheme.
- Senin deli saçması planına hiç bulaşmamam gerektiğini biliyordum.
What are Mary's true intentions?
- Mary'nin gerçek planları ne?
Tom has good intentions.
- Tom'un güzel planları var.
You have no idea where Tom plans to go to college, do you?
- Tom'un üniversiteye nereye gitmeyi planladığına dair hiçbir fikrin yok, değil mi?
I had no idea of what she intended to do.
- Onun ne yapmayı planladığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Tom is plotting something.
- Tom bir şey planlıyor.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
So you're planning to follow this course as well!
- Öyleyse siz de bu kursu takip etmeyi planlıyorsunuz.
Of course, I have a plan.
- Elbette bir planım var.
You should always plan for the worst-case scenario.
- Her zaman en kötü senaryo için plan yapmalısınız.
What time is your plane scheduled to leave?
- Senin uçağının saat kaçta kalkması planlanmıştır.
What time is your plane scheduled to take off?
- Senin uçağın saat kaçta kalkması planlanmıştır?
School clubs need to clearly outline the community service projects they plan to do for the upcoming school year.
- Okul kulüpleri yaklaşan okul yılı için yapmayı planladıkları kamu hizmeti projelerini açıkça ana hatlarıyla belirtmelidir.
He planned the project along with his colleagues.
- O ,projeyi iş arkadaşlarıyla birlikte planladı.
Tom wanted a closer look at the blueprints.
- Tom planlara daha yakından bakmak istedi.
I brought the blueprints.
- Ben planları getirdim.
Plans for a new trade zone are still on the drawing board.
- Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.
Tom came in with a game plan.
- Tom bir oyun planıyla geldi.
What's the game plan here?
- Buradaki oyun planı nedir?
Your plan is not in line with our policy.
- Senin planın bizim politikamızla uyumlu değil.
Fadil and Layla set up a robbery.
- Fadıl ve Leyla bir soygun planladılar.
Sami set up a plan to kill Layla.
- Sami, Leyla'yı öldürmek için bir plan kurdu.
... that the President plans to tax banks to recoup the cost of the Bailout. If so, how will you ...
... had no plans to send people to Mars, or even really back ...