Tom Mary'nin Boston'da yaşamayı planlamadığını daha sonra öğrendi.
- Tom learned later that Mary wasn't planning to live in Boston.
Mary'nin onun annesine yardım etmeyi planlamadığını Tom'a söyleme.
- Don't tell Tom that Mary isn't planning on helping his mother.
Tom partiyi planlayarak iyi bir iş yaptı.
- Tom did a good job planning the party.
Saldırı yeterli planlama yapılmadan başladı.
- The attack began without enough planning.
Tom, John'un ne zaman aşçılığa başlamayı planladığını Mary'nin bildiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom said that he thought Mary knew what time John was planning to start cooking.
... what you are planning to do about the implementation of No Child Left Behind. The current policy ...
... are you planning to wear? ...