O çiçekleri koymak için mükemmel bir yer biliyorum.
- I know the perfect place to put those flowers.
Bagajını koymak için bir yer bulalım.
- Let's find a place to put your luggage.
Bana yeterince uzun bir manivela ve onu yerleştirmek için bir dayanak verin ve dünyayı kımıldatacağım.
- Give me a lever long enough and a fulcrum on which to place it, and I shall move the world.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Dün onun mekanında kaldım.
- I stayed at his place yesterday.
Onlar mekandan uzak kaldılar.
- They stayed away from the place.
Ben, bir kayak kazası sırasında iki yerden bacağımı kırdım.
- I broke my leg in two places during a skiing mishap.
Tom uygulama sırasında sol dizini incitti, bu yüzden John oyunu yerinde oynamak zorunda kaldı.
- Tom hurt his left knee during practice, so John had to play the game in his place.
Televizyonun, kitapların yerini alacağını sanmıyorum.
- I don't think television will take the place of books.
Onlar düğünün zamanını ve yerini belirlediler.
- They set the time and place of the wedding.
Beni bu yerden çıkarmak zorundasın.
- You've got to get me out of this place.
Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz.
- So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.
Kaza onun evinin yanında gerçekleşti.
- The accident took place near his home.
Öğretmen öğrencilerin sandalyelerini yarım daire şeklinde yerleştirmelerini istedi.
- The teacher asked the students to place their chairs in a semicircle.
Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir.
- Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.
Kentin, çocuklarla yürümek için harika bir yeri vardır.
- The city has a wonderful place to walk with children.
Biz genellikle kentteki belirli bir yerde buluşurduk.
- We usually met at a certain place in the city.
Kamusal alanda sigara içme.
- Do not smoke in public places.
AIDS araştırma dünyasında yer alan tüm değişiklikleri takip edemem.
- I can't keep track of all the changes taking place in the world of AIDS research.
Bu sabah bir trafik kazası meydana geldi.
- A traffic accident took place this morning.
Kaza ne zaman meydana geldi?
- When did the accident take place?
Bana ne yapacağımı söylemek onun konumu değil.
- It's not his place to tell me what to do.
Tom'u benim mahallemde Boston'a gönderdim.
- I sent Tom to Boston in my place.
Bu mahalle, bir aileyi geçindirmek için iyi bir yerdir.
- This neighborhood is a good place to raise a family.
Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
- You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.
- We have a lot of other places we want to see.
Ne tür yerleri görmek istiyorsun?
- What kind of places would you like to see?
Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi.
- The doctor placed a stethoscope on the patient's chest.
Tavayı fırına yerleştir.
- Place the pan in the oven.
Erkek kardeşim iyi bir işyapandır. O sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
- My brother is a well doer. He was just at the wrong place at the wrong time.
Bu işlek bir yer gibi gözüküyor.
- This seems to be a busy place.
Tom benim makamımdaki toplantıya katılacak.
- Tom is going to attend the meeting in my place.
1. Yüzü çok tanıdık geliyor ama bir türlü çıkaramadım.
2. He looked really familiar, but I just couldn't place him.
Minderler koltuklara yerleştirildi.
- Cushions were placed in the seats.
20 kişiden fazla sipariş verirsek, fiyatta indirim yapıyor musunuz?
- If we place an order for more than 20 units, would you reduce the price?
Doktor, hastanın göğsüne bir steteskop yerleştirdi.
- The doctor placed a stethoscope on the patient's chest.
Bilgisayar kadınların sol tarafına yerleştirildi.
- The computer is placed to the left of the women.
He lost his place in the national team.
It is really not my place to say what is right and wrong in this case.
We asked the restaurant to give us a table with three places.
They phoned hoping to place her in the management team.
I'm in a strange place at the moment.
He is going back to his native place on vacation.
I've seen him before, but I can't quite place where.
We thought we would win but only ended up in fourth place.
They live in Westminster Place.
Do you want to come over to my place later?.
the hundreds place.
I worked for an employment agency, doing placements. They divided the girls into placeables and unplaceables.
... THESE BROCHURES ARE ALL OVER THE PLACE. ...
... I know a place where the girls are always meaner. ...