piyasacı

listen to the pronunciation of piyasacı
التركية - الإنجليزية
marketeers
piyasa
market

They tried to take control of the gold market. - Onlar altın piyasasını kontrol altına almaya çalıştılar.

This is the best amplifier on the market. - Bu, piyasadaki en iyi amplifikatör.

piyasa
promenade
piyasa
(Ticaret) staple
piyasa
quotation
piyasa
the market, buying and selling, trading
piyasa
strolling, promenading
piyasa
market (trade in or demand for a specified thing)
piyasa
the market price
piyasa
public, public places: Birkaç gün piyasada görünme! Stay out of sight for a few days! Ali piyasadan kayboldu. Ali's gone underground./Ali's disappeared
التركية - التركية
Piyasa yapan kimse
piyasa
Alışveriş fiyatı, geçerli fiyat: "Sonbaharda, yakında açılacak tütün piyasasının haberleriyle ümitlenir, tasalanır, yüzleri bir gün gülerse beş gün kederli kalırdı."- N. Cumalı
piyasa
Bir yol üzerinde gidip gelerek gezinme: "Kahvenin önünden dört beş kere daha geçer, akşam piyasasını yapardım."- S. F. Abasıyanık
piyasa
Arz ve talebin karşılaştığı alan
piyasa
Ortalık
piyasa
Bir yol üzerinde gidip gelerek gezinme
piyasa
Satıcıların mal satmak için bir araya geldiği yer, pazar: "Şimdi de pazar, piyasa yerlerinde, mahalle dolaylarında tanır, sayarlar."- M. Ş. Esendal
piyasa
Satıcıların mal satmak için bir araya geldiği yer, pazar
piyasa
Ortalık: "Bunlardan bir kısmı bugün piyasada alaturka çalgıcılığın en ileri gelenlerindendir."- O. C. Kaygılı
piyasa
Alışveriş fiyatı, geçerli fiyat
piyasacı
المفضلات