Tom dereotu turşusu yemedi.
- Tom didn't eat dill pickles.
Tom televizyonda spor izlerken turşu yemekten hoşlanıyor.
- Tom likes to eat pickles while he watches sports on TV.
Tom sokakta yatan bir sarhoşu fark etti.
- Tom noticed a drunk lying in the street.
Larry Ewing sarhoştur.
- Larry Ewing is drunk.
Sarhoş adam düz yürüyemiyordu.
- The drunken man couldn't walk straight.
Polis memuru el fenerini sarhoş adamın yüzüne tuttu.
- The officer shone his flashlight in the drunken man's face.
Tom'un canı sarhoş olmak istedi.
- Tom felt like getting drunk.
Sarhoş olmak için yeterince içelim.
- Let's drink enough to get drunk.
Tom eve sürmek için çok içkili.
- Tom is too drunk to drive home.
Salatalık turşusu ile sarı pirinç yemeyi severim.
- I like to eat yellow rice with cucumber pickles.
Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
O, gerçek bir ayyaştı.
- He was a real drunkard.
Ayyaşlar genellikle oldukça komiktirler.
- Drunkards are often quite amusing.
Ben oldukça zor durumdayım.
- I'm in a pretty pickle.
Jones was caught in a pickle between second and third.
We pickled the remainder of the crop.
A pickle goes well with a hamburger.
The crew will pickle the fittings in the morning.
I beg you, Miss Jones, to realize the pickle' you're in.
The boys played pickle in the front yard for an hour.
To illustrate how this would work in practice, consider a field designed to store and retrieve a pickled copy of any arbitrary Python object.