Fotoğrafta elimi tutuyorsun.
- You're holding my hand in the photo.
Bu fotoğraflarda mükemmel görünüyorsun.
- You look great in these photos.
Puro içen bir eşeği fotoğraflamak için yapılan tüm girişimler başarısız oldu.
- All attempts to photograph a donkey smoking a cigar failed.
Onlar her şehri fotoğraflamak istiyor.
- They want to photograph every city.
Fotoğrafçılık ışık ile yazı yazmaktır.
- Photography is writing with light.
Geriye dönüp bakıldığında, belki de o fotoğrafı benim bloğa koymamalıydım.
- In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
Onlar bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdiler.
- They showed me a lot of beautiful photos.
Bu resimler neden bu kadar önemli?
- Why are these photos so important?
Tom zarftan birkaç resim çıkardı ve onları Mary'ye gösterdi.
- Tom pulled several photos out of the envelope and showed them to Mary.
I hope it is an old photograph or a very beautiful photomontage.
- I hope it is an old picture or a very beautiful photomontage.
Who is the photographer?
- Who's the photographer?