Mucizevi bir şekilde, Leyla'nın yaraları hayatı tehdit edici değildi.
- Miraculously, Layla's wounds weren't life-threatening.
Tom'un hayatta kalması mucizevi kabul edildi.
- Tom's survival was considered miraculous.
Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
- Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
Prag mucize eseri olarak on dördüncü yüzyılda vebadan kurtuldu.
- Miraculously, during the fourteenth century, Prague was spared from the Black Death.