paylaşma

listen to the pronunciation of paylaşma
التركية - الإنجليزية
communion
sharing (something)
division
(Ticaret) partition
share

Germany shares a border with France. - Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.

Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband. - Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.

{i} sharing

I don't mind sharing my table. - Ben benim masamı paylaşmayı kafama takmam.

I don't mind sharing the room with him. - Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.

paylaşmak
share

Germany shares a border with France. - Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.

For the time being, I must share this room with my friend. - Şimdilik, bu odayı arkadaşım ile paylaşmak zorundayım.

paylaşmak
{f} split
paylaşmak
to share

He had to share the hotel room with a stranger. - Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.

You have to share the cake equally. - Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.

paylaşmak
pass

Fadil was making an effort to share Layla's passions. - Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.

paylaşmak
whack up
paylaş
{f} shared

The children shared a pizza after school. - Çocuklar okuldan sonra bir pizzayı paylaştılar.

She shared her piece of cake with me. - O, kek parçasını benimle paylaştı.

paylaş
divvy up
paylaş
{f} sharing

We're sharing your work. - Biz işini paylaşıyoruz.

Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation. - Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.

paylaş
{f} share

Personal life of Larry Ewing was shared in a website. - Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.

I share the room with my sister. - Odayı kız kardeşimle paylaşıyorum.

paylaşmak
double up
paylaşmak
go shares
paylaşmak
divvy up
paylaşmak
pool
acısını paylaşma
sympathy
başrol paylaşma
co starring
derdini paylaşma
commiseration
hakça paylaşma
(Hukuk) equitable share
masraf paylaşma
expense-sharing
paylaşmak
divvy
paylaşmak
share out
paylaşmak
partake
paylaşmak
go snacks
paylaşmak
participate of
paylaşmak
divide
paylaşmak
cast in
paylaşmak
double up on
paylaşmak
whack
التركية - التركية
Paylaşmak işi
paylaşmak
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek: "Biz de bu yayınları onlarla paylaşmayı kabul ettik."- H. Taner
paylaşmak
Katılmak
paylaşmak
Aralarında bölüşmek, pay etmek, üleşmek
paylaşma
المفضلات