Let's agree to share in the profits.
- Karı paylaşmada anlaşalım.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
I don't mind sharing the room with him.
- Odayı onuna paylaşmanın benim için sakıncası yok.
Would you mind sharing your table?
- Masanı paylaşmamın sakıncası var mı?
Germany shares a border with France.
- Almanya, Fransa ile bir sınır paylaşmaktadır.
You have to share the cake equally.
- Pastayı eşit olarak paylaşmak zorundasın.
He had to share the hotel room with a stranger.
- Bir yabancı ile otel odasını paylaşmak zorunda kaldı.
I don't want to share my room with Tom.
- Odamı Tom'la paylaşmak istemiyorum.
Fadil was making an effort to share Layla's passions.
- Fadıl, Leyla'nın tutkularını paylaşmak için çaba harcıyordu.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
- Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.
She shared her piece of cake with me.
- O, kek parçasını benimle paylaştı.
Two male school pupils sharing an umbrella? That's quite a queer situation.
- Bir şemsiyeyi paylaşan iki erkek okul öğrencisi? Bu oldukça nonoş bir durum.
Nakido is a file sharing platform.
- Nakido bir dosya paylaşım platformudur.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
Personal life of Larry Ewing was shared in a website.
- Bir web sayfasında, Larry Ewing'in özel hayatı paylaşıldı.