The Recruit scandal is a corruption scandal concerning public officials and politicians who accepted as bribes undisclosed shares from the RecruitCoscom company. The shares had been rising steadily.
- Acemi asker skandalı kamu görevlilerini ve rüşvet olarak RecruitCoscom'dan gizli payları alan politikacıları ilgilendiren bir rüşvet skandalıdır. Hisseler sürekli yükseliyordu.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
He has not paid his portion of the rent.
- O, kira payını ödemedi.
The bank has raised its dividend by 20%.
- Banka, kar payını % 20 oranında yükseltti.
Do you share those concerns?
- O endişeleri paylaşıyor musunuz?
I share your concern.
- Ben endişeni paylaşıyorum.
You always take the lion's share!
- Aslan payını hep sen alıyorsun!
This company uses cheap labor to increase its profit margins.
- Şirket kâr payını arttırmak için ucuz iş gücü kullanıyor.
The distributors are asking for an exceptional margin.
- Dağıtıcılar olağanüstü bir pay istiyorlar.
I agreed to split the money with Tom.
- Parayı Tom'la paylaşmayı kabul ettim.
We're splitting the bill.
- Biz faturayı paylaşıyoruz.
Tom, Mary and John shared the cost of the party.
- Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
- Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
We have shared values and interests.
- Biz değerleri ve çıkarları paylaştık.
Do you share common interests?
- Ortak çıkarları paylaşıyor musunuz?
He paid for his fun in the sun with a terrible sunburn.
It didn't pay him to keep the store open any more.
Many employers have rules designed to keep employees from comparing their pays.
He was allowed to go as soon as he paid.
Babamın borcunu ödemekten berat edildim.
- I was absolved from paying my father's debt.
Ben bir kredi kartı ile ödemek istiyorum.
- I would like to pay with a credit card.
Onun ödemesi gerektiğini iddia ettim.
- I demanded that he should pay.
Faturayı ödemediği için suyu kestiler.
- They shut his water off because he didn't pay the bill.
Saatlik ücretin ne kadar?
- How much is your hourly pay?
Her şahsın dinlenmeye, eğlenmeye, bilhassa çalışma müddetinin makul surette sınırlandırılmasına ve muayyen devrelerde ücretli tatillere hakkı vardır.
- Everyone has the right to rest and leisure, including reasonable limitation of working hours and periodic holidays with pay.
İlk maaşın ile ne yapacaksın?
- What are you going to do with your first pay?
Maaş altı kişilik bir aile için yeterli değildir.
- The pay is not adequate for a family of six.
Tom Mary'nin söylediklerine dikkat etmek zorunda değil.
- Tom doesn't have to pay attention to what Mary says.
Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.
- He had gone there to help garbage workers strike peacefully for better pay and working conditions.
Bugün senin öğle yemeğin için parayı ben ödeyeceğim.
- I'll pay the money for your lunch today.
Hey! Scott! Faturamı öde!
- Hey! Scott! Pay my bill!
Tom'un patronu onun çalışmasını takdir ediyor fakat ona zam vermek istemiyor.
- Tom's boss appreciates his work, but he doesn't want to give him a pay raise.
Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
- I had to lend Tom money so he could pay his rent.
Bir otel odasına dünya kadar para vermek istemiyorum.
- I don't want to pay through the nose for a hotel room.
Aşk için ödediğimiz bedel bu.
- It's the price we pay for love.
Özgürlük için bedel ödenmeli.
- One must pay for freedom.