İzleyici salonu doldurdu.
- The audience filled the hall.
Haber onu üzüntü ile doldurdu.
- The news filled her with sorrow.
Üzgünüm, pozisyon önceden doldurulmuş.
- Sorry, the position has already been filled.
Oda sigara dumanıyla dolmuştu.
- The room was filled with cigarette smoke.
Bu kutu elmalarla doludur.
- This box is filled with apples.
Park çocuklarla doludur.
- The park is filled with children.