O benim tavsiyemi görmezden gelmeye cesaret etti.
- He dared ignore my advice.
Odada bir baskı hissi vardı; Hiç kimse krala kararının ne kadar aptalca olduğunu söylemeye cesaret etmedi.
- There was a feeling of constraint in the room; no one dared to tell the king how foolish his decision was.