O, Boston'dayken Tom'un ileri sınıflarından birine öğretmenlik yapacağım.
- I'm going to teach one of Tom's advanced classes while he's in Boston.
O ileri düzey bir Esperanto dersi alıyor.
- He is taking an advanced course in Esperanto.
Ordu düşmanın üzerine ilerledi.
- The army advanced on the enemy.
Ordu tepeye kadar ilerledi.
- The army advanced up the hill.
Onun ilerlemiş yaşı onun bir iş bulmasını engelliyor.
- His advanced age prevents him from getting a job.
Uzaylı, postbiyolojik ve gerçekten gelişmiş bir makinedir.
- The alien is postbiological and is really an advanced machine.
Japonya teknolojik olarak, en gelişmiş ülke oluyor.
- Japan is becoming the most advanced country technologically.