Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
- Music is an important part of my life.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
- They could not agree on some parts of it.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
- This theory consists of three parts.
Parti Mac tarafından organize edildi.
- The party was organized by Mac.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
- I intend to take my position as a third party.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
- This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
- I partly agree with you.
Yarın arkadaşım için doğum günü partisi vereceğim.
- I'm going to give a birthday party for my friend tomorrow.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
- After the birth of your child, you should make your work part-time.
Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
- The beginning is the most important part of the work.
Tom günün daha iyi bir kısmı boyunca rapor üzerinde çalıştı.
- Tom worked on the report for the better part of the day.
Görevimi yapmayı planlıyorum.
- I plan on doing my part.
Tom zaten görevini yaptı.
- Tom has already done his part.
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
- The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
- I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
- These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
- I will love you for better for worse till death us do part.
Kimsenin partiden ayrılmak için acelesi yoktu.
- No one was in a hurry to leave the party.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
- I have no idea why you want to part with that.
Kısmi zamanlı iş bulmak zorundayım.
- I have to find a part-time job.
Ben tam ödemeyi kısmi ödemeye tercih ederim.
- I prefer payment in full to payment in part.
Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.
- In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ.
İngilizcede dilin sekiz ana bölümü vardır:isim,fiil,sıfat,zarf,zamir,edat,bağlaç ve son olarak ünlem.
- In English there are eight main parts of speech: noun, verb, adjective, adverb, pronoun, preposition, conjunction and finally interjection.
Tom'un partisinde biraz rahatsız hissettim.
- I felt a bit uncomfortable at Tom's party.
Özellikle aç hissetmiyorum.
- I'm not feeling particularly hungry.
Önemli bir rolüm var.
- I have an important part.
Tom bir denizci rolü oynadı.
- Tom acted the part of a sailor.
Bizim sorunlarımız ortaklık ile ele alınmalıdır; ilerleme paylaşılmalıdır.
- Our problems must be dealt with through partnership; progress must be shared.
Tom, Mary ve John Partinin maliyetini paylaştılar.
- Tom, Mary and John shared the cost of the party.
Bir araba fabrikasında yedek parça yapıyorlar.
- They are making spare parts in a car factory.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one by one.
Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.
- Japan is in the eastern part of Asia.
O, kentin güney kesiminde yaşıyor.
- He lives in the southern part of the city.
Partiye gelen herkes yiyecek ve içeceğe kendi katkılarını getirmeliler.
- Everyone coming to the party must bring their own contribution to the food and drink.
Bunu elden çıkarmak istediğinden emin misin?
- Are you sure you want to part with that?
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
O, parti için giyindi.
- She dressed up for the party.
Hastalıktan dolayı partiye gidemedim.
- I could not go to the party because of illness.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Üzgünüm. Ben bunun için kısmen sorumluyum.
- I'm sorry. I'm partly responsible for it.
O kısmen ahşaptan yapılmıştır.
- It is made partly of wood.
Tom Boston'un ilginç bir bölümünde yaşadı.
- Tom lived in an interesting part of Boston.
Hikayenin bir bölümü doğrudur.
- Part of the story is true.
Adanın her parçası incelendi.
- Every part of the island has been explored.
Ölüm hayatın tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Death is an integral part of life.
Yarı zamanlı çalışmak zorunda kalabilirim.
- I may have to work part time.
Diğerleri gönüllü iş yaparken bazıları yarı zamanlı çalışmaya devam eder.
- Some continue to work part time, while others do volunteer work.
Bu restoranın hissedarıyım.
- I'm part owner of this restaurant.
Yarım günlük bir işim var.
- I have a part-time job.
Ondan ayrılmak zorunda olduğu gün sonunda geldi.
- The day came at last when he had to part from her.
O evlendiği için, o sekreterinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his secretary because she got married.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
- He had to part with his house.
O borca batmıştı ve evini elden çıkarmak zorundaydı.
- He was deep in debt and had to part with his house.
Onun mücevher kutusunu elden çıkarmak zorunda kaldı.
- She had to part with her jewelry box.
Fransızca Fransa'nın yanı sıra İtalya bölgelerinde konuşulur.
- French is spoken in parts of Italy as well as in France.
Fransızca Fransa'da ve İtalya'nın bazı bölgelerinde konuşulur.
- French is spoken in France and in some parts of Italy.
Bir bütün parçalardan oluşur.
- A whole is made up of parts.
Yedek parçaları birer birer inceledi.
- He examined the spare parts one after another.
Bana kalırsa, umurumda değil.
- I, for my part, don't care.
Bana kalırsa; bu resmi beğenmedim.
- For my part, I don't like this picture.
Bir hırsızlar çetesi bu semtte çalışır.
- A gang of thieves works these parts.
Tom bir araba fabrikasında yedek parça yapıyor.
- Tom is making spare parts in a car factory.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
- This factory manufactures automobile parts.
Boşanma genellikle acı bir ayrılıktır.
- Divorce is generally a painful parting.
The parts of a chainsaw include the chain, engine, and handle.
I run the canoe into a deep dent in the bank that I knowed about; I had to part the willow branches to get in; and when I made fast nobody could a seen the canoe from the outside.
Hepaticology, outside the temperate parts of the Northern Hemisphere, still lies deep in the shadow cast by that ultimate closet taxonomist, Franz Stephani—a ghost whose shadow falls over us all.
I want my part of the bounty.
Fred was part owner of the car.
The first violin part in this concerto is very challenging.
We cannot make a plodding and sensible community—a Holland or a Pennsylvania—out of a national personality which, whether by harsh circumstance or native tendency, is now part genius, part fanatic, and part hard-headed materialist.”.
The part of his hair was slightly to the left.
He left three sonnes, his famous progeny, / Borne of faire Inogene of Italy; / Mongst whom he parted his imperiall state .
to do one’s part.
the Faery knight / Besought that Damzell suffer him depart, / And yield him readie passage to that other part.
Please turn to Part I, Chapter 2.
The mixture comprises one part sodium hydroxide and ten parts water.
We all have a part to play.
Argument structure is thus considered to be part and parcel of the information associated with lexical, syntactically atomic verbs.
The pair parted company and Stephen rejoined Mr Bloom who, with his practised eye, was not without perceiving that he had succumbed to the blandiloquence of the other parasite. Alluding to the encounter he said, laughingly, Stephen, that is:.
I really love this new stereo system but I'm not willing to part with the cash to buy it.
The better part of valour is discretion; in the which better part, I have saved my life.
She talked about her kids, for the most part.
We were going to cast him in our new movie but unfortunately he didn't look the part.
We intend being at Leamington before long, unless some change in the weather should make our stay in these parts more tolerable.
He was a man of great parts but little virtue.
We see the world piece by piece, as the sun, the moon, the animal, the tree; but the whole, of which these are shining parts, is the soul. — Ralph Waldo Emerson, The Over Soul, 1841.
They had cake and ice cream, but he did not take part.
He declined to take part in the meeting because he did not feel he had anything to add.
... Now, one of the first API's that we launched as part of ...
... And part of our jobs act is to maintain unemployment insurance. ...