The girl bought some lip gloss at the convenience store.
- Kız marketten bir dudak parlatıcısı satın aldı.
Susan polished her father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
His assistant polished his shoes.
- Yardımcısı ayakkabılarını parlattı.
These shoes need polishing.
- Bu ayakkabı parlatılmalı.
The diamond in this ring is polished.
- Bu yüzükteki elmas parlatılır.
Sami's smile brightens my day.
- Sami'nin gülümsemesi günümü parlatıyor.
Susan shined your father's shoes.
- Susan babasının ayakkabılarını parlattı.
She had her shoes shined.
- O, ayakkabılarını parlattı.
The stars shone all the time.
- Yıldızlar her zaman parladı.
The sun shone brightly.
- Güneş parlak bir şekilde parladı.
The light shines in the darkness.
- Işık karanlıkta parlar.
She had her shoes shined.
- O, ayakkabılarını parlattı.
Her eyes sparkled like diamonds.
- Onun gözleri elmas gibi parladı.
Mary's eyes sparkled like diamonds.
- Mary'nin gözleri elmas gibi parladı.
That actress is the shining star in the company.
- O aktris şirketteki parlayan yıldızdır.
The moon is shining brightly tonight.
- Bu gece ay parlak bir şekilde parlıyor.
The logs flamed brightly.
- Kütükler parlak şekilde alev alev yandı.