Afedersiniz, bu alanda bir ATM var mı?
- Pardon me, is there an ATM in this area?
Afedersiniz ,Downing sokağına burdan nasıl ulaşırım?
- Pardon me, how do I get to Downing Street from here?
Geç kaldığım için bağışlayın.
- Pardon me for coming late.
Sözünü kestiğim için özür dilerim.
- Pardon me for interrupting you.
Sorduğum için özür dilerim.
- Pardon me for asking.
Affedersiniz, ama o benim raketim.
- Pardon me, but that is my racket.
Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.
- Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
Söze karıştığım için pardon.
- Pardon me for interrupting.
Pardon, buralarda bir yerde bir ATM var mı?
- Pardon me, is there an ATM somewhere around here?
Pardon me, I didn't hear you.
Pardon me for stepping on your foot.