O, kitap için ödemek zorunda.
- She has to pay for the book.
Tom her şey için kendisi ödemek zorunda kaldı.
- Tom had to pay for everything himself.
Fransa'da işçiler her yıl dört haftalık ücretli izin alırlar.
- Workers in France receive four weeks of paid vacation each year.
İyi ücretli daimi bir iş bulmak zordur.
- It is difficult to find a well paid permanent job.
Tom'a üç yüz dolar ödendi.
- Tom was paid three hundred dollars.
Tom bugün para ödendiğinden beri aşırı cömert.
- Tom is flush with money since he got paid today.
Aslında bunu yapmak için bana para ödenmektedir.
- I'm actually paid to do this.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid her five dollars.
Ona dört dolar ödedim.
- I paid him four dollars.
Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.
- I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid.
Okullar ve yollar vergilerle ödenen hizmetlerdir.
- Schools and roads are services paid for by taxes.
Ben sadece ne yapmak için ödenmişsem onu yaparım.
- I only do what I'm paid to do.
He paid for his wild youth with a lonely old age.
I pay for everything with my credit card whenever I can.
... were not paid for. And then a massive economic crisis. ...
... this game even if I wasn't being paid for it. ...