O, kitap için ödemek zorunda.
- She has to pay for the book.
Otobüse ödemek için param yok.
- I have no money to pay for the bus.
İyi ücretli daimi bir iş bulmak zordur.
- It is difficult to find a well paid permanent job.
Dün bir gün ücretli izin aldım.
- I took a paid day off yesterday.
Onu söylemek için sana ne kadar ödendi?
- How much were you paid to say that?
Satın alındı ve ödendi.
- It's been bought and paid for.
Aslında bunu yapmak için bana para ödenmektedir.
- I'm actually paid to do this.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid her five dollars.
Ona beş dolar ödedim.
- I paid five dollars to him.
Okullar ve yollar vergilerle ödenen hizmetlerdir.
- Schools and roads are services paid for by taxes.
Ben gerekli vize ücretleri ödenene kadar seyahata gidemeyeceğim.
- I won't be able to go travelling until the requisite visa fees are paid.
Ben sadece ne yapmak için ödenmişsem onu yaparım.
- I only do what I'm paid to do.
He paid for his wild youth with a lonely old age.
I pay for everything with my credit card whenever I can.
... a credit card. Two tax cuts that were not paid for, and a whole bunch of programs that ...
... this game even if I wasn't being paid for it. ...