pınar

listen to the pronunciation of pınar
التركية - الإنجليزية
fountain

Now the child has already fallen in the fountain. - Şimdi çocuk zaten pınara düştü.

fount

Now the child has already fallen in the fountain. - Şimdi çocuk zaten pınara düştü.

font
(isim) Spring

There was a spring indeed, but it was dry. - Aslında bir pınar vardı, ama kurumuştu.

They satisfied their thirst at the spring. - Pınarda susuzluklarını giderdiler.

spring (a natural fountain); place where water issues from the ground; the water issuing from the ground
well
piet
pınar başı
head
pınar başı
fountain head
pınar suyu
spring water
tuzlu pınar
saline
التركية - التركية
Bu suyun çıktığı yer, kaynak, memba. Çeşme
Çeşme
Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak: "Paşaoluk Yaylası'nın her bucağından bir pınar kaynar."- R. H. Karay
Bu suyun çıktığı yer, kaynak, memba
Yerden kaynayarak çıkan su, kaynak