Tom'un annesi kalbi kırıktı.
- Tom's mother was heartbroken.
Leyla, Sami'yi kalbi kırık bırakarak Mısır'a taşındı.
- Layla moved to Egypt, leaving Sami heartbroken.
Çok üzgündü ve kendini astı.
- He was heartbroken and hanged himself.
Tom Mary'nin dertli olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was heartbroken.
Tom gerçekten dertli.
- Tom is really heartbroken.
Tom kalbi kırık olacak.
- Tom will be heartbroken.
Kalbi kırık olmanın ne demek olduğunu biliyorum.
- I know what it's like to be heartbroken.