What're you doing sitting here alone in the dark?
- Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?
What are you doing sitting here in the dark all by yourself?
- Burada karanlıkta tamamen tek başınıza oturarak ne yapıyorsunuz?
Two children are sitting on the fence.
- İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.
The paint on the seat on which you are sitting is still wet.
- Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.
Can I sit beside you?
- Senin yanına oturabilir miyim?
An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
- İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
Do you want to sit down?
- Oturmak istiyor musunuz?
Tom and Mary were about to sit down for dinner when John knocked on the door.
- John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.
Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms.
- Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.
I now live in a very small house.
- Şu anda çok küçük bir evde oturuyorum.
Do you live in this building?
- Bu binada mı oturuyorsun?
More than half the residents are opposed to the plan.
- Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.
Tom currently resides in Boston.
- Tom şu anda Boston'da oturuyor.
Tom motioned them to be seated.
- Tom oturmaları için onlara işaret etti.
Would you like to be seated?
- Oturmak ister misiniz?
An old man sat next to me on the bus.
- Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.
He sat in the front so as to be able to hear.
- İşitebilmek için önde oturdu.
bence daha da şey çğrenin ben daha 4. sınfa gidiom ve daha bilgiliyim.