oturarak

listen to the pronunciation of oturarak
التركية - الإنجليزية
sitting

What're you doing sitting here alone in the dark? - Karanlıkta burada yalnız oturarak ne yapıyorsunuz?

What are you doing sitting here in the dark all by yourself? - Burada karanlıkta tamamen tek başınıza oturarak ne yapıyorsunuz?

dwelling
oturarak yapılan
sedentary
otur
{f} sitting

Two children are sitting on the fence. - İki çocuk çitin üzerinde oturuyorlar.

The paint on the seat on which you are sitting is still wet. - Oturduğun koltuktaki boya hâlâ ıslak.

otur
have a seat
otur
sit

Can I sit beside you? - Senin yanına oturabilir miyim?

An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what? - İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?

otur
{f} sit down

Do you want to sit down? - Oturmak istiyor musunuz?

Tom and Mary were about to sit down for dinner when John knocked on the door. - John kapıyı çaldığında Tom ve Mary akşam yemeği için oturmak üzerelerdi.

otur
rooms

Tom Skeleton, the ancient stage doorkeeper, sat in his battered armchair, listening as the actors came up the stone stairs from their dressing rooms. - Tarihi sahne kapıcısı, Tom Skeleton, eskimiş koltuğunda oturdu, aktörlerin soyunma odalarından taş merdivenlerden yukarı gelirken dinledi.

otur
dwelt
otur
taken a seat
otur
take a seat
otur
{f} abode
otur
{f} dwelling
otur
took a seat
otur
live in

I now live in a very small house. - Şu anda çok küçük bir evde oturuyorum.

Do you live in this building? - Bu binada mı oturuyorsun?

otur
reside

More than half the residents are opposed to the plan. - Oturanların yarısından fazlası plana karşı çıkıyor.

Tom currently resides in Boston. - Tom şu anda Boston'da oturuyor.

otur
{f} dwell
otur
be seated

Tom motioned them to be seated. - Tom oturmaları için onlara işaret etti.

Would you like to be seated? - Oturmak ister misiniz?

otur
sat

An old man sat next to me on the bus. - Yaşlı bir adam otobüste yanıma oturdu.

He sat in the front so as to be able to hear. - İşitebilmek için önde oturdu.

otur
sit-down

bence daha da şey çğrenin ben daha 4. sınfa gidiom ve daha bilgiliyim.

otur
abided
التركية - التركية

تعريف oturarak في التركية التركية القاموس.

otur
Artvin yöresinde yetiştirilen bir zeytin cinsi
oturarak
المفضلات