He often eats breakfast there.
- O, kahvaltısını sık sık orada yer.
They saw a strange animal there.
- Onlar orada garip bir hayvan gördü.
Those who dig a grave for others will fall therein.
- Başkaları için mezar kazanlar orada düşerler.
That boy over there will be Tom's brother.
- Oradaki erkek çocuk Tom'un erkek kardeşi olmalı.
I asked for a table over there.
- Ben orada bir masa istedim.
My mother is out there.
- Annem orada dışarıdadır.
What was Tom doing out there?
- Tom orada ne yapıyordu?
I'll go out there and look around.
- Orada dışarı çıkacağım ve etrafa bakınacağım.
When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
- Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
Both ladies received me very graciously; but I was wholly unprepared for so much beauty as I discovered in Ora Doveton;.