Onlar zıt yönlere gittiler.
- They went in opposite directions.
Biz her zaman zıt yönlere gittik.
- We always went in opposite directions.
Benim görüşüm sizinkinin tam tersi.
- My opinion is exactly the opposite of yours.
Bu, benim beklediğimin tersi.
- This is the opposite of what I expected.
Aksi yöne gitmen gerekir.
- You should go in the opposite direction.
Sevinmek, üzülmenin karşıtıdır.
- Delight is the opposite of sorrow.
İkiz olmalarına karşın onların karşıt kişilikleri vardı.
- Although they were twins, they were of opposite personalities.
Kimin evi seninkinin karşısında?
- Whose house is opposite to yours?
Onun evi otobüs durağının tam karşısında.
- Her house is just opposite the bus stop.
Sami karşı yönden geliyordu.
- Sami was coming in the opposite direction.
Benim görüşüm karşı yönde.
- My opinion is the opposite.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Tom Mary'nin karşısına oturdu.
- Tom sat opposite Mary.
Bizim evin karşısındaki evde yaşarlar.
- They live in the house opposite to ours.
Karşıda altı katlı bir bina var.
- Opposite there is a six-story building.
He has a lot of success with the opposite sex.
I was on my seat and she stood opposite.
She saw him walking on the opposite side of the road.
Up is the opposite of down.
... Antimatter is the opposite of matter, it has the opposite charge. So an electron has ...