Onun haklı olduğu kanaatindeyim.
- I am of the opinion that she is right.
Herkesin kendi kanaatleri olabilir, ama kendi gerçekleri değil.
- Everyone is entitled to his own opinions, but not his own facts.
Düşüncelerle gerçekleri karıştırmayın.
- Don't confuse opinions with facts.
Onunla ilgili iyi bir düşüncem vardı.
- I had a good opinion of her.
Onun görüşü önyargısızdır.
- His opinion is free from prejudice.
Benim görüşüm seninkine benzer.
- My opinion is similar to yours.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Kamu oyu dengesi kendi lehine kalır.
- The balance of public opinion remains in his favor.
İki lider arasında şiddetli bir fikir çatışması vardı.
- There was a violent clash of opinions between the two leaders.
Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
- No one wants to listen to my opinions.
Fikrimi destekleyecek birkaç tane kanıtım var.
- I have a couple of pieces of evidence to support my opinion.
Üstelik, Kartaca'nın öldürülmesi kanısındayım.
- Moreover, I am of the opinion that Carthage must be destroyed.
O, tarafsız ve ön yargısız olmanın şovunu yapar fakat sanırım o sadece kendi fikri olmayan bir adam.
- He puts on a show of being impartial and unbiased, but I think he's just a guy with no opinion of his own.
Bir erkeği düşmanlarının düşünceleriyle yargılama.
- Don't judge a man by the opinions of his enemies.
Fikri farklı olan biriyle evlendiğin için inançlarından vazgeçmemelisin.
- You shouldn't give up your beliefs just because you married someone whose opinion is different.
Kamuoyu yoklamaları söz konusu olduğu sürece büyük bir sorun vardır.
- There is a big problem as far as opinion polls are concerned.
Kamuoyu yoklamaları hükümete olan güveni ölçen göstergelerdir.
- Public opinion polls are barometers of confidence in the government.
Bana göre, Fransızca öğrenmek için zor bir dil.
- In my opinion, French is a hard language to learn.
Bana göre sen güzelsin.
- In my opinion, you're beautiful.
Bence, o oldukça uygunsuz.
- In my opinion, it's quite unsuitable.
Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
- In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
Kimse benim fikirlerimi dinlemek istemiyor.
- No one wants to listen to my opinions.
İki öğrenci arasında fikirlerde büyük bir uçurum vardır.
- There is a wide gap in the opinions between the two students.
Onun görüşleri değersizdir.
- His opinions are worthless.
O, her zaman karısının görüşlerine değer verir.
- He always values his wife's opinions.
1937'de bir kamu oyu araştırması yapıldı.
- A public opinion study was made in 1937.
Onlar sadece kamuoyundan korktukları için projeye karşı çıkmadılar.
- They didn't oppose the project just because they feared public opinion.
Bana kalırsa, bu iyi bir fikir değil.
- In my opinion, it's not a good idea.
Kamuoyu değişmeye başladı.
- Public opinion began to change.
Plan, kamuoyunun baskısı altında terk edildi.
- The plan was given up under the pressure of public opinion.
Kendi düşüncelerimi ifade etme hakkım var.
- I have the right to express my own opinions.
Düşüncelerle gerçekleri karıştırmayın.
- Don't confuse opinions with facts.
Truth, in matters of religion, is simply the opinion that has survived. - Oscar Wilde.
The courts of the United States generally allow opinionative evidence concerning value.
He was a stout, squat figure, with a square face and broad black eyebrows, that announced him to be opinionative and disputatious.
After my doctor told me that my illness was psychosomatic, I sought a second opinion.
... annual opinion and your ...
... getting opinion. ...