In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Bizim toplumumuzda, hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
It is sweet and honorable to die for the fatherland.
- Vatan için ölmek tatlı ve onurludur.
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
Will you explain what the trouble is? asked Anne, in her most dignified manner.
- Anne, en onurlu tavrıyla Sorunun ne olduğunu açıklar mısın? diye sordu.
I am wise enough to think that if one is born a fish, it is more dignified to die under the water than in the frying pan.
- Eğer balık olarak doğmuşsan, suyun altında ölmenin kızartma tavasında ölmekten daha onurlu olduğunu düşünecek kadar bilgiliyim.
I'm very happy and honored to know you.
- Seni tanımaktan çok mutlu ve onurluyum.
I know Tom was truly honored.
- Tom'un çok onurlu olduğunu biliyorum.
You must choose between honor and death.
- Onur ve ölüm arasında bir seçim yapmalısın.
Then the guest of honor opens them and expresses his or her appreciation.
- Sonra onur konuğu onları açar ve şükranlarını ifade eder.
To what do I owe the unexpected honour of finding you here in my house?
- Sizi evimde burada bulmanın beklenmedik onurunu neye borçluyum?
You must avoid misbehaving in order to be a honourable person.
- Onurlu bir insan olmak için edepsizlik etmekten kaçınmalısın.
There's nothing any of us can do for Tom now except let him die with dignity.
- Onuruyla ölmesine izin vermek dışında, Tom için artık yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
This is the word to regain our dignity.
- Bu, onurumuzu tekrar kazanmak için kelimedir.