Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
Tom tek ve sadece tek bir tanrı olduğunu iddia eder.
- Tom claims one and only one god exists.
Oğlumun yediği bir çeşit ve tek tatlı çikolatalı pastadır.
- The one and only dessert my son eats is chocolate cake.