Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Bütün çamaşırımı bir defada yıkayabilir miyim?
- May I wash all my laundry at once?
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Bu onun yapabileceği tek şey. Başka bir şey yapamaz.
- This is the one and only thing he can do. He can't do anything else.
Tom tek ve sadece tek bir tanrı olduğunu iddia eder.
- Tom claims one and only one god exists.